Hollanda’da yaşayan Türk kökenli vatandaşlar için 2025 yılı, yalnızca yeni umutların değil, aynı zamanda ağır bürokratik yüklerin yılı olarak başladı. Kalıcı oturum ya da uzun vadeli ikamet başvurularında artık bir “entegrasyon diploması” zorunlu hale geldi. Bu, on yıllardır bu ülkede yaşayan, emek veren, vergi ödeyen, çocuklarını burada büyüten insanlar için yalnızca bir prosedür değil; aynı zamanda bir eşik, bir sınav, bir kimlik mücadelesidir.
Sorunun kaynağı sadece Hollanda değil
Elbette Hollanda’nın bu yeni düzenlemesi, başvuru sahiplerini ciddi bir zorlukla karşı karşıya bırakıyor. Ancak asıl sorun burada bitmiyor. Çünkü yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının savunmasızlığı, yalnızca Hollanda’daki bürokrasiden kaynaklanmıyor. Asıl kök, Ankara’da.
Türkiye’de 23 yıldır iktidarda bulunan AKP, günü kurtarma siyaseti dışında kalıcı bir plan, program ve vizyon ortaya koymamıştır. Yurt dışındaki milyonlarca vatandaşın haklarını savunacak güçlü, tutarlı ve kalıcı politikalar yerine, seçim dönemlerinde kullanılan ucuz söylemlerle yetinilmiştir. Halk, dini ve milliyetçi sloganlarla oyalandıkça, gurbetçiler kaderine terk edilmiştir.
Savunmasız bırakılan diaspora
Bugün Avrupa’da yaşayan Türk kökenli vatandaşlar, ne Hollanda’da tam anlamıyla eşit yurttaş muamelesi görebiliyor ne de Türkiye’den gerçek bir siyasi destek bulabiliyor. Bürokrasiye teslim olmuş, iktidara terk edilmiş bir diaspora gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Türkiye’nin kendi yurttaşını uluslararası arenada savunamaması, Hollanda’daki düzenlemelerin bizleri daha da savunmasız hale getirmesine yol açıyor. Güçlü ve demokratik bir Türkiye, Avrupa’daki her Türk vatandaşının omurgasını dikleştirir. Ama bugün Türkiye’de demokrasi eriyor, hukuk sistemi çökmüş, adalet terazisi şaşmış durumda. Böyle bir tablo içinde, yurtdışındaki vatandaşların sorunlarının görmezden gelinmesi şaşırtıcı değildir.
Çıkış yolu… Eşitlik, akıl ve dayanışma
Ancak umutsuz değiliz. Irkçılığa karşı eşitlikçi değerleri, dinci soylemlere karşı akıl ve mantığı savunarak; bireysel değil, kolektif bir duruş sergileyerek bu belirsizlikleri aşabiliriz.
Sivil toplum örgütleri, dernekler, inisiyatifler ve yerel siyasette aktif katılım bizim elimizdeki en güçlü araçlardır. Birlikte hareket ettikçe, haklarımızı daha gür bir sesle savunabilir, çocuklarımıza daha özgür bir gelecek bırakabiliriz.
Hollanda bizim de vatanımız
Biz Hollanda’da yaşıyoruz. Bu topraklar bize yurt oldu, vatan oldu. Çocuklarımızın geleceği için ayrımcı siyasete, ayrımcı düşüncelere destek olmak yerine karşı çıkmalıyız. Barış ve birlik içinde bir toplum olmak için, bu toplumun getirdiği özveriye ve kurallara uyarak gerçek anlamda toplumun bir parçası, saygın bir bireyi olabiliriz.
Seçimler: Geleceğimizi belirleyecek tercih
Yakında yapılacak olan Hollanda seçimleri bu açıdan kritik bir dönemeçtir. Türkiye kökenli yurttaşlar, azınlıkları, işçileri ve iltica hakkını savunan güçlü partileri destekledikçe sorunlarımızın çözümünde büyük bir ivme kazanabiliriz.
Ne yazık ki bazı “şovmenlik heveslisi” siyasetçiler tarafından kurulan Denk Partisi, dini duyguları istismar ederek ve ayrımcılığı körükleyerek toplumumuzun geleceğini daha da zora sokmaktadır. Bizim görevimiz, bu ucuz siyasete teslim olmamak ve Denk’e hayır demektir.
Son söz
Hollanda’da yaşayan Türkiye kökenli vatandaşların önünde iki yol var: Ya ayrıştırıcı, günübirlik siyasetlere kanıp geleceğimizi karartacağız, ya da aklın, mantığın ve eşitliğin yanında durarak daha güçlü bir toplum olacağız.
Benim inancım şudur: Birlikte hareket ederek, haklarımızı savunarak ve aklı rehber edinerek bu belirsizlikleri aşacağız. Çünkü biz burada sadece göçmen değiliz; bu ülkenin eşit, onurlu yurttaşlarıyız. Ve geleceğimizi biz belirleyeceğiz.
Unutmayalım…
1. Denk Partisi’ne hayır, demokrasiye evet.
2. Denk Partisi’ne hayır, eşit yurttaşlığa ve kardeşçe yaşamaya merhaba.
3. Denk Partisi’ne hayır, inancın oyun olmadığı, aklın ve mantığın siyasetiyle barış içinde yaşamaya evet…
The post Yurt Dışındaki Türkler: Bürokrasiye Teslim, İktidara Terk first appeared on Hollanda Haberleri.