Haber- Yorum
Türkiye’de olduğum için Lahey Büyükelçimiz Fatma Ceren Yazgan’ın Hollanda Türk Basını ile tanışma toplantısına katılamadım. Fakat her zaman olduğu gibi İlhan Karaçay ağabeyimizin kaleminden hem toplantıyı hem de düşünceleri hakkında bilgi sahibi oldum. İlhan ağabeyin haber ve yprumunun başlığı başlı başına bir haber:
BÜYÜKELÇİ FATMA CEREN YAZGAN, KARANLIĞI DAĞITAN, YOL GÖSTEREN, IŞIK SAÇAN, DERİN BİLGİSİYLE SÖZÜNE GÜVENİLEN BİR “GURU”DUR…
Hep söylemişimdir söylüyorum yazıyı okutan başlığı çocuğu azdıran harçlığıdır. İsyanbul’da olmamdan ötürü malum yoğunluk olunca watsaptan gelen haberin başlığı ilgimi çekmeseydi, “ Tamam akşama okurum” derdim. Ama söylediğim gibi haberi okutan başlığıdır.
Büyükelçimizin 3.5 saat süren tanışma toplantısında verdiği mesajlar o kadar kıymetli ki, İlhan ağabey Hollanda medyası ve kamuoyu ile olan ilişkilerde medyanın Türk medyasının görev ve sorumluluğunu tek kelime ile özetlemiş.
Hollandalı meslektaşlarımız ve Hollandalılar Türk Medyasını takip ediyor mu?
İlhan ağabeyin yazsının aşağıdaki bölümüne dikkat çekmek istiyorum:
‘Aslında ırkçıları kışkırtan, bazı siyasetçiler ve medyadır. Biliyorum, sizin buradaki devlet görevlileriyle yaptığınız görüşmeler hep olumlu yanıt buluyor. Yani Hollanda ile Türkiye arasındaki devlet ilişkileri çok iyi. Ama siyasetçilere ve medyaya göre ise çok kötü.’
Büyükelçimiz bu sözlerime, “Maalesef öyle. Bu konuda medya olarak sizlere de büyük bir görev düşüyor. Yayınlarınızı Hollandalılara ulaşabilecek şekilde yaparsanız faydası olur,” diye karşılık verdi.
Bunun üzerine ben de, “Asıl sizin, medya ile temasa geçmeniz gerekir. Yemeğe davet edin, Türkiye’ye davet yapın, doğruları anlatın. Sanırım o zaman bunları da yayınlarlar,” dedim.
Büyükelçimizin cevabı ise düşündürücüydü:
“Yapıyoruz İlhan Bey, yapıyoruz ama hiçbir davetimizi kabul etmiyorlar.”
…
Hollandalı meslektaşlarımızın bizi takip ettiğini çok iyi biliyorum. Fakat Hollandalılar kendi medyasından başka medyaya ne güveniyor ne de takip ediyor. Hollandalılara göre bizde eskiden olduğu gibi medyaları ne derse ne yazarsa doğrudur. Amerikalıların tabiri ile Media The Second God “ Medya ikinci Tanrıdır” sözü Hollandalılar için hala ve çok geçerli.
Büyükelçimiz toplantıda “Medya olarak sizlere de büyük bir görev düşüyor. Yayınlarınızı Hollandalılara ulaşabilecek şekilde yaparsanız faydası olur,” diyor.
Çok haklı…
Kimse kusura bakmasın ama Hollanda Türk Medyası olarak genelde kendimiz çalıyor kendimiz oynuyoruz. Çünkü Hollandalılara ulaşacak haberler yapmıyoruz, Hollandalı gazetecilerle ilişkiler yok denecek kadar az…
Bir kaç anı…
Hollanda’ya Cumhurbaşkanlığı nezdinde ilk ziyaret Cumhurbaşkanı Ahmet Nejdet Sezer tarafından yapılmıştı. Şu andaki Kralımızın annensi Beatrix Hollanda Kraliçesi olarak Cumhurbaşkanımızı karşıladı, çeşitli ziyaretleri takip ettik. Hollanda’nın ünlü gazetelerinden Volkskrant kendine göre haberler yapıyordu. Nerden akıllarına gelmişse Hollanda Türk Medyası bu ziyareti nasıl görüyor, ne düşünüyor diye düşünmüşler bizlerin de bu ziyareti değerlendimemizi istemişlerdi… ( Ki o zamanlar Türkiye’de gecelik faizlerin yüzde 8 bin olduğu, ve o ziyaret esnasında doların 900 TL’den 1500 TL’ye çıktığı gündü.)
Söyeleyeceklerimi 8 sütüna manşet yaparsanız konuşurum dedim. İyice meraklandılar. Karşımızda bir müzeyi gezen Kraliçem Betarix ve Cumhurbaşkanımı göstererek: “ Benim Kraliçem, benim Cumhurbaşkanım bundan güzel daha ne olabilir” dedim. Manşet yaptılar işte o gazete kupürü:
Ardından malum 8 Yaşındaki Yunus isimli çocuğun koruyucu aile olarak Hollandalı bir eşcinsel çifte verilmesi vardı. Kendi kendimize köpürüyor, binlerce kişinin katıldığı gösterilerde,
“Müslüman Türk Çocukları nasıl olurda eşcinsel ailelere verilir” sloganları atıyorduk ama kimsenin umurunda bile olmuyordu. İşin garibi Hollanda’da koruyucu aile olmak isteyen Türk aile sayısı yok denecek kadar azdı…
Neyse, Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan Danimarka’dan Hollanda’ya gelecekti. Ne olduysa Hollanda’ya bir gün önce geleceğini öğrenir öğrenmez, “ Başkaban Recep Tayyip Erdoğan eşcinsel aileye verilen Yunusu almaya (mı) geliyor, diye yazdım…
O zamanlar Son Haber Genel Yayın yönetmenliğini yapıyorum. Akşam Hollanda Haberlerine baktım ana haber bültenlerindeyiz.
Amacım olayı gündeme taşımaktı, o yaraya parmak bamaktı. Günlerce Türk ve Hollanda medyası bu konu hakkında yayın yaptı. Koruyucu Türk aile sayısı arttı, dernekler kuruldu, hattta afaki raprolar yazıldı. Onbinlerce çocuk ailesinden alındı vs. Art niyetliler nemalanmak için bakir bir konu bulmuşlardı. Yetmedi beni şikayet etmedikleri merci kalmadı…
…
Sanıyorum 3 yıl önce idi. Dönemim başbakanı Mark Rutte Kraliçenin eski yazlık sarayından Türk, Hollandalı ve Faslı iş insanlarından oluşan bin kişilik bir iftara katılmıştı…
Rutte elimizden zor kurtuldu, şeklinde oldu… Merak edenler için buyurun tıklayın …
…
Kültürel sanatsal etkinliklerimize katılıyorlar mı, Evet bir zamanlar Kulsan Vakfı’nın konserlerine oldukça Hollandalı katlırdı, şimdi daha büyük ilgi Karsu’nun konserlerine var.
Hollandalılara Türkleri sorduğunuz zaman hep olumsuz sözler duyarsınız. Oysa onların olumsuz olarak gördükleri konuların karşısında o kadar güzel, başarı hikayeleri, olumlu şeyler var ki.
Bunları anlattığımız da Hollandalıların bakış açısı kesinlikle değişecektir, değişiyorda.
Bugün bir sokak röportajı yapılsa ve camiler hakkında görüş sorulsa verilecek cevapları, sürekli dolu çalışmayan, ödenek alanların toplandığı, ramazanlarda iftar verilen yerler; demekten öte pek fazla bir şey söylemez Hollandalılar. Bu kadar camimiz ve cemaati olmasına rağmen malesef bu ön yargıyı kırmadık.
Aslında kırmak çok basit ve o kadar yapacak şey var da kimse bu konuya el atmak yatırım yapmak istemiyor. Mesela artık kimse Hollanda’da Kurban bayramında neden kurbana karşı değil, oysa 15 yıl öncesine kadar hayvan katilami denir gazeteler günlerce yazardı, yasaklansın da yasaklansın… ( Hollandalıların kurban bayramlarında artık neden yaygara yapmadıklarını da bir başka yazıda anlatırım )
Neler mi yapılır.
En başta bıkmadan usanmadan Türklerin Hollanda ekonomisine katkıları anlatılır… Çünkü büyük çoğunluk bizi hala 60 yıl önceki gözle görüyor.. Şu kadar şu meslekte bu kjadar bu meslekte insanımız ise havanda su dövmek gibi geliyor, en iyi ihtimalle onlar istisna diyorlar iyi mi? Bakın Hollanda çarşı Pazar programları çekerken pazarcı Hollandalı peynirci gibi olumlu açıdan bakan Hollandalıları ön plana çıkarmalıyız. Çekildiği zaman 1 milyondan fazla izlenen bu pr sonrası bu esnaf sayende ünlü oldum demişti:
İş Olsun Toprağım
İOT ( Türkler için Danışma Kurulu ) diye bir yapılanmam var uzun yıllar devlet desteği ve ciddi bir bütçe ile adeta arpalıktı.Yayın organları bile vardı. O kadar yapılacak iş varken bunlkar kalktı töre, namus cinayetleri ile yıllarca havanda su dövdüler… Ben de İş Olsun Toprağım olarak irdeledim isimlerini…
En son Feyenoor’da kaptan Orkun Kökçü LGBT pazu bantı takmamıştı. Feyenooord taraftarları bile kendi iradesi takar takmaz, diye hoşgörü ile karşılarken, İOT’nin mevcut başkanı ise Hollanda TV’lerine çıkıp Orkun’u yerdeb yere vurdu, nasıl takmazmış, falan filan…
Yıllarca Hollanda para verdi İslam Yayın Kurumuna TV’de yayın hakkı verdi. Orada haftalık yayın hakkını kullanmak için yapılan programlara bir bakın. ( İrdelenmesi gerken konulardan birisi de bu)
Hollandalılar bizi bir şey bilmeyen, hep alan çalışmayan, burada aldıkları ödeneklerle Türkiye’de ev arsa yat kat alan insanlar olarak gördü ve görüyor.
Biz Hollandalılara başarılarımızı, Hollanda ekonomsine katkılarımızı anlatamamadık, anlatmak da istemedik… Benim gibi anlatmak isteyen olduysa da ya yeterli destek görmedi ya da “ Başka işin yok mu” denildi. Hollandalılar tarafından değil, kendi insanlarımız tarafından…
Evet Sayın Büyükelçim, itiraf ediyorum Hollanda Türk Basını olarak sınıfta kaldık… Bir iki çalışkan öğrencimiz var ama onlarda sınıfı hep bütünlemede 4.5 dan 5 ile geçe geçe yaşlandı… İşin acı tarafı peşimizden gelen de yok…
Media The Second God ( Medya ikinci Tanrıdır ) sözü Türkiye’de de Hollanda’da da bizler için geçerli değildir. Şu siyasinin, bu partinin, o şirketin, falanca zenginin borazanı derler, ne yazdıklarımıza inanırlar, ne de biz onlara inanacakları haber yazma derdine düşeriz.
Böyle gelmiş, böyle gitmez inşallah…
Foto: Murat Yakar
Yavuz Nufel-NHaber.nl