21 Ocak gününe, Kartalkaya Grand Kartal Oteli yangınının şoku ve üzüntüsüyle uyandık.
Ne yazık ki 78 vatandaşımızı kaybettik.
Vefat edenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum. Yaralı vatandaşlarımıza ise acil şifalar niyaz ediyorum. Rabbim, “Şâfi” sıfatıyla şifa versin inşallah.
Her afet sonrası, “ihmal” kelimesini sıkça duyarız. Ancak bana göre bu kelime, fazlasıyla masum bir anlam içeriyor. Sanki tüm tedbirler alındıktan sonra meydana gelen bir olaymış gibi algılanıyor. Oysa tam anlamıyla alınan tedbirler, felaketleri önleyemese bile neticelerini en az zararla atlatmamıza olanak sağlar.
“Sen tedbirini al, gerisi Allah Kerim.”
Liyakat
Liyakat dedik başlığımızda…
Ne yazık ki liyakatsiz kişilerin, liyakat sahibi olanların yerine getirilmesi, birçok toplumun en büyük sorunlarından biri. Özellikle de İslam toplumlarında bu durum daha fazla göze çarpıyor.
Oysa Kur’an-ı Kerim’de liyakat üzerine çok açık ayetler olduğu gibi, Peygamber Efendimizin uygulamalarında da liyakatin önemini görmek mümkündür.
Bunun en çarpıcı örneklerinden biri, Mekke’den Medine’ye hicret esnasında yaşanmıştır. Müşrikler, Hz. Ebu Bekir ile birlikte hicret eden Peygamberimizi yakalayan ya da öldüren kişiye 100 deve ödül vadetmişlerdi. Buna rağmen, Allah Resûlü, yolculuk sırasında kendisine rehber olarak müslüman olmayan, ancak bu işi en iyi bilen Abdullah bin Üreykıt’ı seçmiştir.
Yine Mekke’nin fethinden sonra, Kâbe putlardan temizlenmişti. Peygamber Efendimiz, Kâbe’nin anahtarını, uzun yıllardır bu görevi hakkıyla yerine getiren Osman bin Talha ve ailesine teslim etti. Oysa amcası Abbas ve diğer akrabaları, anahtarı almayı bekliyordu. Fakat burada da liyakat esas alındı.
Çünkü Alemlere Rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz, Nisâ Suresi 58. ayetini en iyi bilen ve en güzel şekilde uygulayan kişiydi:
“Şüphesiz ki Allah, size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emretmektedir.”
Ayrıca, Nahl Suresi 43. ayette de Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Bir işte ehil değilseniz, onu bir bilene danışın.”
Peygamber Efendimizin en önemli sünnetlerinden biri olan “işi ehline vermek” konusunu neden bu kadar ihmal ediyoruz?
Müslümanların, bu konuda en hassas topluluklardan biri olması gerekirken, Batı toplumlarının liyakat konusunda bizden çok daha ileride olduğunu görüyoruz.
Peki, liyakat tek başına yeterli mi?
Kesinlikle hayır.
Liyakat sahibi kişiler, eğer işlerini insanlığın iyiliği için değil de kötülüğü yönünde kullanırlarsa, büyük felaketlere yol açarlar.
Bugün en modern kitle imha silahlarını geliştirenler, türlü türlü zehirler üretenler de liyakat sahibidir. Ancak liyakat, iyilik yolunda kullanılmadığında bir felakete dönüşebilir.
Bunun en acı örneklerinden biri, Josef Mengele’dir. O, alanında son derece liyakatli bir doktordu. Ancak Nazi Almanyası’nda binlerce insanın katili olan bir canavara dönüşmüştü.
Sonuç
Liyakat, tek başına yeterli değildir.
Liyakat ancak iyilik yolunda kullanıldığında kıymetlidir.
Bu sebeple, bir işi yapacak kişinin sadece ehil olması yetmez; aynı zamanda o işi insanlığın yararına kullanacak bir vicdana ve ahlaka sahip olması gerekir.
Allah’a emanet olun.
Bayram Tan