Hollanda’da Cag Kebabı’na ve Şenay Elibol Gür hanıma 60. yıl madalyası…

1 hafta önce 28

Erzurum Cag Kebabının Başkenti Rotterdam

Hollanda’ya Türk işçi göçünün 60. Yılı ile ilgili çalışmalarımız sürerken, acılı öyküler yerine başarı öykülerini ön plana çıkartmayı hedefledik.

Başarı, altın tepside sunulan bir şey değil elbette, arkasında bıraktığı zorlukların,  mücadelenin romanı yazılsa yeridir.

Özellikle kadınlarımızın başarı öyküleri çok çok önemli. Çünkü hiçbir savaş, dava, başarı kadının desteği olmandan mümkün değildir.

Afbeelding van WhatsApp op 2025 01 27 om 16.21.59 c158af5aŞenay Elibol Gür oğulları Serdar ve Gökhan ile..

Anadolu kadını, anası ise dünyanın diğer milletlerinin kadınlarından, analarından daha vefakar, daha çileli, daha önde olduğu muhakkak. Bunu anlamak anlatmak için hiç de uzağa gitmeye gerek yok. Kurtuluş Savaşında cepheye mermi taşıyan kadınlar, erkeklerle omuz omuza cephede savaşan yine kadınlar.  Bir iki örnek vermek gerekirse, Halide Edip Adıvar, Nene Hatun, Kara Fatma ve onlar gibi inanmış kadınlarımız, analarımız olmasaydı Kurtuluş Savaşı kazanılır mıydı.

Nene Hatun’un memleketi, iklimi sert insanı mert Erzurum’dan gelmiş Hollanda’ya  Şenay Elibol Gür kardeşimiz.

Rotterdam’a Başkent( lik) yakışmış…

Afbeelding van WhatsApp op 2025 01 27 om 16.22.00 2896e13cCag Kebabını Hollanda’ya sevdiren Başkent’İn 25. yaş gününden…

Rotterdam’da 30 yıldır gittiğim bir mekan olduğu için, hiç tereddütsüz, “ Cağ Kebabı bir ülke olsaydı, Başkenti Rotterdam’daki Başkent, cumhurbaşkanı da  Şenay hanım olurdu” diyorum.

Haftanın 7 günü özellikle akşamları bu ülkeye ( Başkent Restoran’a ) girmek, yer bulmak için yoğunluğu anlatacak şu cümleyi buldum:  İğne atsan yere düşmek için vize almak zorunda sanki. Yine de insanlar sabırla, şikayet etmeden dakikalarca bekliyor…

Şenay Elibol Gür hanım kardeşimiz göçün 60. Yılı için söyleşimizi kabul etti ve Cag Kebabının Başkent’inde bizleri Anadolu misafirperverliği ile ağırladı, dobra dobra cevap verdi sorduklarımıza.

Afbeelding van WhatsApp op 2025 01 27 om 16.21.59 e508d2c6Başkent Restoran’ın cağ kebası sadece Hollanda’da yaşayan onlarca değişik ulusa mensup insanların değil Türkiye’den gelen ünlülerin de takdirini kazana bir mekan. Ünlü sanatçı Koray Avcı, Ekrem Gür’e cağ kebabandaki Türkiye’de bile bulunmayan lezzetin sırlarını soruyor…

“İlk okulu bitirdiğim 1976 senesiydi” diye başlıyor öyküsünü anlatmaya, Şenay hanım.

Hollanda’ya gelmiş gelmesine ama o zamanlar kız çocuklarının okutulması, hele de Hollanda gibi bir yerde uygun görülmemiş.

Bir hecelik ne bir sitem, ne bir kahır, ne bir kırgınlık var

Okuyamamış olması içinde uhde kaldığı belli olsa da o, büyükleri için tek bir sitem içeren kelime kullanmıyor, “ O zamanlar öyleymiş, onlar da büyüklerinden öyle görmüş. Ben de evlenene kadar annemle ev işleri, eksik olmayan misafirlere hizmet ederek, yemek yaparak zaman öyle geçti. Çok küçük yaşta evlendim. Henüz yaşım 16 idi”  derken bir çok kadında gördüğümüz, pişmanlık, isyan yok sözlerinde…

Bardağın hep dolu tarafına bakmayı belki de bilmeden ilke edinmiş kendisine…

Ve o zamanlar şimdiki gibi evlenince hemen ayrı eve çıkmak ne kelime. Bir süre kayınvalide, kayınbiraderler kocaman bir aile olarak birlikte oturmuşlar.

Aha şimdi şikayet etmeye başlayacak diye geçiyor içimden ama nafile. Şenay hanım birlik ve berberliğin güzelliğinden, büyük aile olmanın, dayanışmanın, güzelliklerinden söz ediyor ve devam ediyor anlatmaya…

“Hayalim bir bakkal dükkanımın olmasıydı”

“ Aile bütçesine katkım olsun istiyordum ama  bir fabrikaya girip çalışmamız uygun görülmediği için babama bana bir örgü makinesi almasını söyledim. Sağ olsun aldı. Evde kazak örerek aile bütçesine hatırı sayılır katkım oluyordu. Daha sonra hani şu gece lambalarının, abajurların başlıklarını yapmayı öğrenince gelirim iki katına çıktı. Siparişleri yetiştirmez olduk.

Ninemin Erzurum’da bir bakkal dükkanı vardı. Çocukluğumda hep benim de ninem gibi bir bakkal dükkanım olması büyük hayalimdi. Kayınbabamlardan kendi evimize çıkınca eşim Ekrem’e bir hayalimi söyledim. Biraz para da biriktirmiştim. Ekrem bey olumlu baktı. Bu konuşmamızdan kısa bir süre sonra hemen şu köşeyi dönünce  ( Rotterdam Maashaven metro istasyonu karşısını tarif ediyor  ) bir dükkan boşalmıştı. Aldık ve Başkent Market olarak uzun yıllar işlettik. Uzun yıllar diyorum ama bu süre içinde yan yana bir de fırın ve cafe’de açarak eşim, rahmetli Mürsel  ağabeyim ortak işlettik.

1991 yılına geldiğimiz de ise şu anda halen hizmet veren Başkent Restoranı açtık.

Market, fırın, cafe, restoran derken  Allah yürü ya kulum  demiş ama.

Günde 16-18 saat çalıştığımız oluyordu. Hele hafta sonları düğünler olunca işler inanılmaz yoğunlaşmıştı.  O zamanlar düğünler şimdi olduğu gibi değildi. Davetlilere ikram olarak genelde lahmacun ikram edilirdi. Bizler de hafta sonları siparişleri yetiştirebilmek için güneş doğmadan kalkardık. Fakat bu süreçte kağıt kürek işlerine dikkat etmeyi ihmal ettiğimiz için iflas etme noktasına geldik. Fırını ve marketi bırakmak zorunda kaldık. Kayınbiraderim rahmetli Mürsel ağabeyimle oturup kavgasız gürültüsüz otaklığımızı bitirdik. O cafeyi aldı bize de bu restoranı…

Tekrar bir gayretle düştüğümüz yerden kalkmak için yine geceli gündüzlü çalışmaya devam ettik. Ev yemekleri yapıyordum. İyi bir müşteri potansiyeli yakalamıştık. Bu civarda oturan Türk, Çinli, Faslı, Sürinameli başta olmak üzere onlarca değişik ulustan insanlar Cağ Kebabını, Türk Mutfağının yemeklerini çok sevdiler. Hatta diğer şehirlerden bile gelmeye başladılar.  “

Son yıllarda oğulları Serdar ve Gökhan’ın da gayretleri ile Başkent Restoran’ın ünü, lezzetliyle cağ kebabı Hollanda sınırlarını çoktan aşmış durumda.

Bu başarıyı bu kadar aranan bir mekan olmayı neye borçlusunuz soruma Şenay hanım, “ Yavuz ağabey ben her zaman dürüstlükten , kaliteden, ödün vermemeye gayret gösterdim.

Çocuklarıma da bir anne olarak nasihatim şudur. Yalandan, haramdan ve faizden uzak durun, kalitenizden ödün vermeyin. Örneğin zaman zaman aradığımız eti bulamıyoruz. Ya da bizim aldığımız üründen daha ucuz diye kalitesiz ürünlere yönelmiyoruz. Kısa vade de belki üç-beş yüz euro kar edilebilir ama uzun vadede zararlı çıkarsın, müşteri ikinci kez gelmez. Bizim 25-30 yıllık müşterilerimiz var. Başka şehirden gelenler ne olur bizim oralara da bir şube açın diyorlar. 50-100 km uzaktan geliyorlar.”

Tam başka sorular sormak için hazırlanırken Şenay hanım, sözüne devam ediyor. “Bir de 96 yılında vergi dairesi ile yaşadığımız olay var ki anlatmadan olmaz”,  diyor…

Vergi müfettişleri ile dişe diş pazarlık

“Bir gün aniden vergi memurları bastı restoranı. Kaçak işçi çalıştırıyormuşuz! O zamanın parası ile  125 bin Gülden  ( 60 bin Euro ) civarında ceza yazdılar.

Araştırma ve mahkeme süreci devam ederken ben de bir temizlik firmasında işe girmek zorunda kaldım. O firma beni nereye gönderdi temizlik işine dersiniz, Vergi Dairesine. Bir süre sonra bu cezayı ödemek için beni anlaşmak için davet ettiler, gittim. Uzun süren konuşmalardan sonra haklı olduklarını, prosedürü pek iyi bilmediğimiz için böyle bir hataya düştüğümüzü söyledim. Yok illa bu parayı ödeyeceksin, taksitle öde vs  anlaşma yolu arıyorlar. Sonunda dedim ki, bakın sayın memurlar, ben burada temizlik işi yapıyorum.  Dükkanım kapandı gelirim yok diye sosyal ödenek alır, çalışmazdım. Sonra sizde mahkemenin  gelirime giderime göre  vereceği kararla ayda 10 gulden mi   olur 20 gulden mi  olur öderdim. Böylece Bir ömür boyu benden alacağınız toplam paranın toplamı 2-3 bin guldeni geçmezdi.

Ben dükkanımı geri açmak istiyorum, bunun kanunda bir yeri vardır. Siz bi düşünün bakın ben patronum ama gelip sizin ofislerinizi temizliyorum, arabam yok. Siz bana yardım eder dükkanımı açarsam hem borcumu öderim hem de işime devam eder insanlara faydam olur.

Bana, biz bir toplantı yapacağız ve seni son bir kez yine davet edip aldığımız kararı sana bildireceğiz” dediler.

Bir hafta kadar sonra davet geldi, gittim. Sözü uzatmayayım, bana dediler ki, “Sizin samimiyetinize inanıyor ve size güveniyoruz. Kestiğimiz 125 bin guldenlik cezayı da 3 bin 900  guldene indirdik”, dediler.

Dünyalar benim oldu ama dükkana malzeme alacak paramız bile yoktu. Teşekkür ettim ve vergi dairesi müfettişlerine, “ Ben bu parayı size şimdi ödeyemem şartlarım belli. Şu an temmuz ayındayız. Bana 5 ay süre verin yılbaşına kadar çalışıp toparlanalım” dedim.

Kabul ettiler, el sıkışıp tam kapıdan çıkacağım sırada aklıma geldi. “ Pardon şimdi aklıma geldi, ailemden borç alıp dükkana malzeme getirip  götürmek için uygun bir araç alacağım. Siz şimdi bugün  el sıkıştık yarın bu kadın bu arabayı nerden hangi parayla aldı diye sormayın”   dedim…

İşte Yavuz bey ağabeyim Bu Başkent’in ikinci doğuşu 1996 yılıdır. O gün bugündür, buradan rızkımızı kazanıyoruz.

Peki vergi müfettişleri gelip gitmedi mi zaman zaman?…

Belki ilk başlarda gelip gitmişlerdir, normal kontroller dışında hiç görmedim. Fakat son 7 senedir yıllık rutin ziyaretlerini bile yapmıyorlar. O derece her şeyi kurallara uygun yapıyoruz.

İlk nesillerin yol gösterini yoktu ama sonraki nesiller için alt yapı hazırladılar

Afbeelding van WhatsApp op 2025 01 27 om 16.22.00 5d94a60bCag kebabını dünyaya tanıtmaya, dünya mutfaüında hak ettiği yeri alması için çalışan iki kardeş Serdar ve Gökhan Gür…

Söyleşi o kadar akıcı gidiyor ki, Şenay hanım soracaklarımızı önceden biliyor, tahmin ediyor gibi anlatmaya devam ediyor. Sorularımızın cevabını sormada veriyor adeta.

Şimdi eskisi gibi değil, ilk nesil bir amaç için buraya geldi, önlerinde yol gösterecek kimseler yoktu. Birkaç dönüm tarla, bir traktör parası kazanıp gitmek için geldiler. Ama şartlar onlara 60 yıldır burada kalmayı uygun gördü.   Bizler birinci nesilden bir adım daha ileri gittik, buralarda yatırım yaptık. Şimdi gençlerimiz için iyi bir alt yapı oluştu. Her alanda çok başarılı gençlerimiz var. Okumuş, alt yapısı hazır. Yani başarılı olmamaları için hiçbir neden yok. Yalnız şu konu çok önemli. Bir anne olarak, baba olarak bizlere çok büyük sorumluluk düşüyor.  Çocuklarımız ayakları üstünde durana kadar onların sağlığı, okulu, yiyecekleri her şeyi ile ilgilenmek zorundayız. Bakın bu semt özellikle gençler için tehlikelerle dolu, onlarca değişik milletten insanlar var. Anne baba çocukları ile ilgilenmez, onlara gerekli zamanı ayırmazsa başkaları ilgilenir. Hiçbir bahane çocukları ihmal etmek için sebep olamaz olmamalı.

Bir anneden, bir  hanım ağadan kulaklara  küpe olacak nasihat  

“Şenay Hanım’ın oğulları Serdar ile Gökhan’ın anneleri ile yeri geldiğinde arkadaş, yeri geldiğinde anne-evlat, yeri geldiğinde “ Hanımağa” gibi davrandığına tanık olmamız  Serdar ile Gökhan’ın başarılarında, kimi örnek aldıklarını da sormadan öğrenmiş oluyoruz.

“ Ben çocuklarıma az önce söylediğim  gibi yalan söylememelerini, haramdan ve faizden uzak durmalarını nasihat ettim. Çok şükür bu nasihatimi da tuttuklarını görmek beni mutlu ediyor.   Ayrıca hep söylediğim bir söz de, oğlum kendinizden bilgili, büyük, dürüst güzel  şeyler öğrenebileceğiniz  insanlarla oturup kalkın. Zamanınızı boş yere harcamayın, diyorum. Bir anne olarak söylediklerim özetle  bu kadar. Fakat bir insan söylediklerini kendisi de yapıyor olmalı, çünkü çocuklar ne dediğine değil ne yaptığına bakarak anne ve babayı örnek alır.

Bir konuyu daha sormadan anlamış olduk, Gökhan’ın uluslararası ödül alması, gittiği şehirlerin valileri başta olmak üzere yerel yöneticileri ile dostluğunun temelinde anne nasihati ve öğretisi var.

Afbeelding van WhatsApp op 2025 01 27 om 16.21.59 d8728c4c60. yıl başarı madadalyası ile birlikte iş İnsanı İsmail Yıldırım’ın hediyesi olan Yavuz Nufel’in HİÇ adlı son kitabını vermeyi ihmal etmedik…

Kadınlar kabuğuna çekilmesin, özgüvenlerini kaybetmesin yeter  

Peki  oğlunuz Serdar’ın bu kadar işleri arasında kurduğu vakıfla Türkiye’de okumaya aç, muhtaç çocukların eğitimlerine verdiği destek… Yapılan yardımların, yapılan iyiliklerin en hayorlısı hayırlısı veren eli alan elin görmemesi, alan el de  veren eli görmemesi gerekir  dediği için konuya fazla girmiyoruz.

Peki son bir soru Avrupa’da yani gurbette bir çok kadınlarımız var, hallerinden şikayet eden, çocukları ellerinde alınmış, mağdur sığınma evlerinde ne acılı hikayeler duyuryoruz;  bir kadın,  bir işveren,  bir anne olarak kadınlarımıza  mesajınız, nasihatınız  var mı?

“Yavuz abi ben de bu konularda  çok olumsuz şeyler duyuyorum, görüyorum, çok da üzülüyorum. Fakat ben kadın isterse hiçbir zorluk, şartlar kadına engel olamaz. Aile içinde bazı tartışmaları büyütmemek lazım.  Eşleri yanlış yapabilir, yanlış yola sapabilir. Kadın önce hemen ayrılmak yuvayı yıkmayı düşünmek yerine nasıl idare eder yuvamı kurtarırım,  eşimi bu yoldan döndürebilirim demeli.

Her kadın maddi olarak  kimseye muhtaç olmadan yaşayabilir

Bir yuva kolay kurulmuyor. Yıkıcı değil yapıcı olmak lazım. Konu maddi ise işte burada söylemek istediğim şu. Şartlar ne olursa olsun eğer kadın ne istediğini, ne yapacağını biliyorsa hiç mağdur olmaz. Mesela bu restoranda bizden hariç 15 kişi çalışıyor. Buraya gelip çalışma şartları uygun olmayan kadınlarımız bütçelerine destek için evlerinde ev yemekleri yapabilirler. Eli ayağı tutan, ne istediğini bilen bu ülkede kimseye muhtaç olmadan, boyun eğmeden çok rahat yaşar.

Yine 30 yıldır tanıdığım Şenay hanımın eşi Ekrem bey de her zaman desteğini esirgememiş, bu söyleşiyi yaparken Ekrem bey başkentte değildi nerde olduğunu sorduk; tebessümle; “ Ekrem beyi emekli ettik. Zaman zaman buraya gelip bize yardım eder, Allah başımızdan eksik etmesin” diyor.

Hollanda’ya göçün  60. Yılı dolayısı ile yaptığımız programlar, çektiğimiz öyküler arasında Şenay hanımın öyküsünün olmaması büyük eksiklik olurdu. Haliyle 60 yıllık maratonu başarı koşanlardan biri olarak 60 yılın anısına NFL medya olarak madalyayı hak ediyordu.

Yoğun işleri dolayısı ile, hastalık, Hollanda, dışında olma durumlarından dolayı 8 Ocak 2025 tarihinde yaptığımız göç gösterisine gelemeyen bu özel insanları ziyaret edip madalyalarını takdim ediyoruz.

Afbeelding van WhatsApp op 2025 01 27 om 16.21.59 032561c4Ekrem bey NFL Media’nın 60. yıl başarı madalyasını eşi Şenay hanıma bizzat takdim ederken yüzünde mutluluku görülmeye değerdi.

Böyle bir ziyaret esnasında Ekrem bey’e eşi Şenay hanımın madalyasını bizzat bizim adımıza kendisinin takdim etmesini rica ettik.

Yavuz Nufel diyor ki, son bir-iki cümle söylemeden olmaz

Bir anne olarak, bir eş olarak, 15-20 kişiye ekmek kapısı olan iş yeri ile, hiç mi şikayeti olmadı derseniz olmadı. Herkes gibi elbette onunda sıkıntıları, zor günleri olmuştur ama o bardağın dolu tarafına bakmaktan, ileriye dönük yapacağı işleri düşünmekten bardağın boş tarafına bakacak zamanı yok. Gurbetin acılı, ezik, arabesk insanı değil, başta da söylediğim gibi Erzurum’un yiğit anlarının Hollanda’da bir temsilcisi…
Yerli yersiz söylenen sözü yerli yerinde söylemenin tam zamanı: İyi ki varsın Şenay hanım kardeşimiz, Allah sayılarınızı artırsın.

Şimdi soruyorum Hollanda’da 60 yılın  başarı öykülerinde böyle bir öyküyü, Yazmasam olur muydu hiç?

Afbeelding van WhatsApp op 2025 01 27 om 16.21.59 30e8bd42 1El ele gönül gönüle nice sağlıklı, mutlu başarılı yıllara değerli Gür ailesi, bu tablo Hollanda’da gelcek 60 yılımızın bir sigortası daha büyük başarı öykülerinin bir müjdesi değil de nedir…

 

Bizde Şenay hanım  kardeşimize ailesi ile sevdikleri ile uzun,  sağlıklı bir ömür diliyor ve Başkent Restoran’ın yerine sığmadığını ve bu vesile ile  kısa zaman sonra uzun kuyrukların olmayacağı bir mekan olarak büyütüldüğü müjdesini vermiş olalım.

Cağ kebabı hakkında: Cağ kebabı, oğlak veya kuzu etinden yapılan Türk mutfağında bir çeşit kebaptır. Geleneksel olarak Erzurum’un Oltu ilçesinde yapılan cağ kebabı, önceden terbiye edilmiş etin yatık bir şişe geçirilip odun ateşi üzerinde pişirilmesiyle hazırlanır. Cağ etlerin kesilirken dizildiği metal şişlerin adıdır.

453511354 2270890393245248 2645427713821443776 nEkrem bey döner bıçağı ile kestiği etleri büyük bir keyifle  cag denen sislere dizerken.

Yavuz Nufel-NHaber.nl

 

 

 

 

Makalenin tamamını oku