Hollanda’da yaşayan Türkiye kökenli bir birey olarak, yıllardır bu toplumun içinde çalışıyor, yaşıyor ve buradaki sosyal dinamikleri yakından gözlemliyorum. Ancak DENK Partisi’nin izlediği siyaset, Türkiye kökenli göçmenler ve genel anlamda Müslüman topluluklar için gerçekten faydalı mı, yoksa yalnızca belli bir siyasi ajandaya mı hizmet ediyor? Bu sorunun cevabı, hem Türkiye kökenli toplumu hem de Hollanda’daki uyum sürecimizi doğrudan ilgilendiriyor.
Kimlik Siyaseti: Toplumu Birleştirmek mi, Bölmek mi?
DENK Partisi, sürekli ayrımcılık ve baskı söylemi üzerinden siyaset yaparak, Türkiye kökenli vatandaşları mağdur rolüne hapsetmeye çalışıyor. Ancak bu yaklaşım, toplumda birlik oluşturmak yerine daha fazla kutuplaşmaya neden oluyor. Haftalık dergilerde, gazetelerde ve sosyal medyada sürekli olarak “DENK Partisi Müslümanların haklarını savunuyor” şeklinde bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Peki, bu gerçekten doğru mu?
Hollanda’da uzun yıllardır yaşayan Müslüman ve Alevi topluluklarının büyük bir kısmı, inançlarından dolayı herhangi bir baskı veya rahatsızlık yaşadıklarına dair bir deneyim aktarmamaktadır. Elbette bireysel ayrımcılık vakaları olabilir, ancak bunu sistematik bir baskı olarak sunmak, gerçekleri çarpıtmak anlamına gelir.
Elbette bireysel ayrımcılık vakaları olabilir, ancak bunu sistematik bir baskı olarak sunmak, gerçekleri çarpıtmaktan başka bir şey değil. Halkı manipüle ederek gündemde kalmaya çalışan DENK Partisi, gerçekte hangi sorunları çözüyor? Türkiye’de de benzer bir kimlik siyaseti yıllardır uygulanıyor ve ülkemizi nasıl bir kaos içine sürüklediği ortada. Aynı hatayı burada da mı yapmak istiyoruz?
Gerçek Problemler Görmezden Geliniyor
Hollanda’da Türkiye kökenli göçmenlerin en büyük sorunları arasında eğitimde fırsat eşitsizliği, işsizlik ve entegrasyon gibi konular yer alıyor. Ancak DENK, bunları gündeme getirmek yerine sürekli olarak kimlik ve din eksenli bir siyaset izliyor. Peki, bu ne kazandırıyor? Somut çözümler üretilmediği sürece, Türkiye kökenli vatandaşların toplumsal gelişimi nasıl sağlanacak?
DENK Partisi, Türkiye kökenli göçmenlerin refahını artıracak, eğitimde veya iş hayatında daha fazla fırsat yaratacak politikalar üretmek yerine, toplumu duygusal söylemlerle etkilemeye çalışıyor. Bunun sonucunda ise Türkiye kökenli vatandaşlar, entegrasyon sürecinde daha fazla zorluk yaşıyor. Sürekli mağduriyet söylemi, gerçek sorunların çözülmesini engelliyor.
Strateji: Sürekli Mağduriyet Üretmek
DENK’in siyasetini dikkatle incelediğimizde, sürekli bir mağduriyet algısı yaratma stratejisi izlediğini görüyoruz. “Bize baskı yapılıyor”, “Müslümanlar dışlanıyor” gibi söylemler, gerçekten yaşanan olaylara mı dayanıyor, yoksa siyasi bir ajandanın parçası mı?
Hollanda’da Türkiye kökenli vatandaşların desteklenmesi gereken birçok alan var. Ancak DENK, bu sorunlara çözüm üretmek yerine, ortamı germekle ve sadece kendi kitlesini konsolide etmekle ilgileniyor. Oysa gerçekler farklı: Hollanda’da belediyelerin ve devletin desteğiyle onlarca cami, ibadet alanı inşa edildi. Müslüman topluluklar, kültürel faaliyetlerini özgürce gerçekleştirebiliyor. Peki, o zaman DENK neden hâlâ “baskı altındayız” söylemini sürdürüyor?
Hollanda Toplumuna Etkisi
Bu tarz kimlik siyaseti, Türkiye kökenli göçmenlerin Hollanda toplumuna entegrasyonunu zorlaştırıyor. DENK, Müslüman toplumu kendi etrafında toplayarak onları bir güç haline getirmeye çalışırken, aslında onları toplumdan izole ediyor olabilir mi? Sürekli “biz ve onlar” ayrımını körükleyen bu siyaset, Türkiye kökenli vatandaşları Hollanda’da yaşayan bir birey değil, sanki daima sorun yaşayan bir topluluk olarak konumlandırıyor.
Türkiye kökenli vatandaşların yaşadığı ülkeyle sorun yaşayan bir kitle olarak gösterilmesi, bizleri gerçekten güçlendiriyor mu, yoksa daha da yalnızlaştırıyor mu? DENK Partisi, siyasi arenada kendi varlığını korumak için bu ayrışmadan faydalanıyor olabilir mi?
Çözüm Üreten Siyaset Gerekli
Türkiye kökenli göçmenlerin Hollanda’da daha güçlü bir konuma gelmesi için gerçekçi ve çözüm odaklı bir siyasete ihtiyaç var. Eğitimde fırsat eşitliği, iş hayatında daha fazla temsil, belediye hizmetlerine daha fazla katılım gibi somut adımlar atılmalı. Sürekli mağduriyet siyaseti izleyen, entegrasyonu zorlaştıran ve Türkiye kökenli vatandaşları toplumdan izole eden bu tür partiler, gerçekte bizlere fayda sağlamıyor.
Bizim ihtiyacımız olan, bizi mağdur gibi gösteren değil, güçlendiren bir siyaset anlayışı. Türkiye kökenli dernekler, vakıflar, iş insanları ve sivil toplum kuruluşları, Hollanda’nın sunduğu imkanları değerlendirerek daha aktif bir rol oynamalı. Kimlik siyasetiyle değil, üretimle, eğitimle, ekonomik güçlenmeyle toplum içinde hak ettiğimiz yeri alabiliriz.
DENK ve benzeri kısır döngüde siyaset yapan yapılar, bize fayda sağlamıyorsa, en azından zarar vermesin. Gölgeleri üzerimizden çekilsin, biz de gerçek sorunlarımıza odaklanabilelim.