CUMHURİYET bir aydınlanma hareketidir aynı zamanda
Avrupa’daki aydınlanma hareketini bilmeyen yoktur. 1650 – 1800 yılları arasında başlayıp, gelişip ve olgunlaşan bir harekettir. René Descartes, Baruch Spinoza, Rousseau, Montesquieu, Voltaire, Diderot ve Adam Smith aydınlanma hareketi kapsamında anılan ve tanınan isimlerdir. Aklın merkeze oturtulduğu, eğitimde ve bilimdeki gelişmelerin yanı sıra sosyal reformların hız kazandığı bir dönemdir. Bu dönemin en belirgin özelliği şüphesiz akılcılık kavramının gelişmenin motoru konumuna getirilmesidir. Bence, Avrupa’daki bu değişimi gerçekleştiren entelektüellerin yaptıkları en önemli olaylardan birisi dini kilisenin elinden alıp, bütün sömürücü hurafelerden arındırdıktan sonrada ‘din budur ve böyle yaşanacaktır’ diyerek tekrar kiliseye iade etmeleridir. İncil sadeleştirilmiş, cehennem korkusu yerine dinde sevgi merkeze oturtulmuştur. İbadet insanın günlük yaşamdaki davranışlarında içselleştirilmiştir. Bireyin kendi kontrolü kendi eline verilmiş ve aklın optimal düzeyde kullanımı teşvik edilmiştir. Yaradan’la yaradılanı kendi muhabbetlerinde baş başa bırakmışlardır. Hurafelerin kıskacından kurtarılmış insana, eğitilmiş aklı hür bırakılarak, kendisini her defasında başka bir güzellikte var edebilmesinin yolu açılmıştır. İnançlı olanlar için Yaradan’ı işte bu güzelliklerde aramak ibadetlerin en güzellerinden olsa gerek. Cumhuriyet, Anadolu insanı için bir aydınlanma hareketidir. Atatürk ve arkadaşları gibi küçük bir entelektüel grubun inisiyatifinde cesaretle ortaya konulmuş bir harekettir. Bu hareket, İslamiyet’i ehliyetsiz medreselerden alıp okullara sokarak hem akılcı bir boyut kazandırmaya çalışmıştır, hem de ibadeti bireyin kendi tercih ve vicdanında …