Bayram Tan Yazdi Kabilecilik Nedir

1 ay önce 49

Geçen haftaki yazımın başında, Kur’an’ı ve Peygamberimizin risaletini tam anlayabilmek için Kur’an’ın indiği Mekke toplumunu tanımamız gerektiğini söylemiştim.

Bu nedenle bugünkü yazımızda kabilecilik kültürüne bir göz atacağız.

Kabilecilik Nedir? Kabile; “önde olan, önceliği olan” demektir. Kabilecilik ise “benim kabilemin menfaati her şeyin önünde olmalıdır” anlayışıdır. Adaletin değil, kabile çıkarlarının öncelikli olduğu bir zihniyet hâkimdir. Hakkın, vicdanın ve adaletin kabile çıkarları karşısında sadece bir isimden ibaret olmasıdır.

İşte cahiliye döneminde Arap toplumunda tam olarak bu anlayış hâkimdi.

Hz. Peygamber’e indirilen vahiy, işte bu kabilecilik zihniyetine karşı geldiği için, ona ve getirdiği hak dine savaş açılmıştır. Çünkü Kur’an’a göre “üstünlük sadece takva (Allah’a karşı sorumluluk bilinci) iledir.” (Hucurât Suresi, 13. ayet)

Kur’an, Tebbet Suresi’nde Peygamberimizin amcası Ebu Leheb’i lanetlerken, Hz. Peygamber, bir zamanların kölesi Bilâl-i Habeşî’yi ordu komutanlığına getirmiştir.

Böyle bir çağda, bu Kur’an’ın gerçekleştirdiği bir devrim değil de nedir?

Peygamberimizin şu hadisi de kabileciliğe karşı sert bir uyarıdır:

“Arap’ın Acem’e (Arap olmayana) üstünlüğü yoktur. Üstünlük, ancak Allah’a karşı sorumluluk bilinci (takva) iledir.”

Ancak, Arap kabileciliği, Peygamberimize yönelik saldırıların artmasına sebep olduğu gibi, aynı zamanda onun öldürülmesini isteyenleri de bu düşüncelerinden vazgeçirmiştir. Çünkü mensup olduğu Haşimoğulları’nın düşmanlığını kazanmaktan korkmuşlardır. Peygamberimize inanç konusunda düşman olan kabile mensupları, ona dışarıdan gelecek saldırılara engel olmuşlardır.

Kabilecilik ve Otorite Kabile şeyhi, otorite demektir. Onun sözleri her sözün üzerindedir. Ne yaparsa yapsın hep haklıdır. Çünkü kabile şeyhine karşı gelmek, kabileden sürülmek demektir. Kabileden sürülmek ise hayattan sürülmek anlamına gelir. Bu nedenle kabile şeyhleri her devirde var olmuş, var olmaya da devam edecektir.

Kabile Savaşları Bir toplumda 150 yıl içinde kaç savaş olabilir? Arapların birbirleriyle yaptığı ufaklı büyüklü savaşların sayısı kaynaklara göre 1700’dür.

Nesilden nesile süren ve nice insanların hayatına mal olan bu savaşların sebepleri trajikomiktir. Örneğin, bir panayırda biri ayağını uzatır ve “Bizim kabileden üstün olan varsa ayağıma bassın!” der. Biri de basar ve savaş başlar. Bazen de savaşın sebebi bir devenin yaralanması olabilir.

Cahiliye döneminde Araplar için hayat adeta savaşmaktan ibaretti. Kabilecilikte “hak” diye bir kavram yoktu; intikam ve kan dökme vardı.

Bu yüzden Kur’an’da en çok vurgulanan konuların başında hak ve adalet gelir. Özellikle Mekke döneminde inen sureler bu temaları sıkça işler.

Peygamberimiz, Medine’de Evs ve Hazrec kabileleri arasındaki uzun süren savaşları sona erdirmiştir.

Sonuç Özetle, bugünün bile sorunu olan “benimki, bizimki” bencilliğini Kur’an ve Hz. Peygamber’in uygulamaları “takva” ile tedavi etmeye çalışmış, bu mücadele günümüzde de devam etmektedir.

Hz. Peygamber, yerine geçecek halifenin istişare ile seçilmesini uygun bulmuş, hiçbir akrabasına iltimas geçmemiştir.

Kur’an’ın hitabı ise son derece net ve kabileciliğe ağır bir darbedir:

“Ey insanlar!” veya “Ey iman edenler!”

Allah’a emanet olun.

Bayram Tan

Makalenin tamamını oku