Alzheimer Çağı ve 8 Mart 

1 ay önce 36

İnsanlık tarih boyunca ilerlediğini, uygarlık dediğimiz birikimi sürekli büyüttüğünü iddia eder. Ancak bugün, tarihe biraz daha dikkatli bakınca, belki de geriye gittiğimizi düşünmek için yeterince sebep var. Öyle ya, milenyum çağından söz ederken aslında içine düştüğümüz şey bir “Alzheimer çağı” olabilir mi? Belleğimizi, tarihimizi, haklarımızı ve en önemlisi insanlığımızı yavaş yavaş kaybediyoruz.

 

Bunu en iyi, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü gibi günler yaklaştığında anlıyoruz. Uğruna şiirler yazılan, hayatta omuzdaşımız olan kadınları o gün hatırlıyoruz ama ertesi gün yine unutuyoruz. İş yerinde ayrımcılığa uğrayan, sokakta özgürlüğü kısıtlanan, evde emekleri görünmez kılınan kadınlardan bahsediyorum. Bize insan olmayı öğreten annelerimiz, aynı haklarla doğduğumuz kız kardeşlerimiz, hayatı birlikte paylaştığımız eşlerimiz… Ama mesele hakları olduğunda, özgürlük taleplerini dile getirdiklerinde birden belleksizleşiyoruz.

Add

Kadınlar sadece özel günlerde hatırlanıyor, diğer günlerde ise hayatta kalmak için mücadele etmek zorunda bırakılıyor. Çalışma hayatında eşitsizlik, sokakta şiddet tehdidi, evde köleleştirilmiş bir yaşam… Bu tabloyu gördüğümüzde asıl sormamız gereken şu: İnsanlık gerçekten ilerliyor mu?

 

Uygar bir toplumdan, gelişmiş bir yaşamdan bahsediyorsak, orada özgür kadın vardır. Eğer kadın özgür değilse, biz hâlâ karanlık çağlarda yaşıyoruz demektir. O yüzden 8 Mart’ı sadece kutlanacak bir gün değil, kadınların yüzyıllardır süren mücadelesini anlamak için bir fırsat olarak görmek zorundayız. Eğer gerçekten uygar bir toplumda yaşamak istiyorsak, kadının özgürleşme mücadelesine ömür vermek zorundayız. Çünkü eşitlik bir lütuf değil, en temel insan hakkıdır.

 

Makalenin tamamını oku