“Su başında durmuşuz, çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz…”
Nazım’ın dizelerinde bir su başı vardı. Çınar gölgesiyle serinlik verir, kedi mırıldar, güneş ısıtır, insan ömrü akıp giderdi.
Bugün? Aynı dizeleri okurken, içimiz burkuluyor. Çünkü o su başlarına artık otel yapıldı.
Çınar gövdesine tabela çakıldı: “özel mülk” Kediler kovuluyor, Güneş gölgeye çevriliyor ama şemsiye 750 lira. Ve ömrümüz, bu cinnetin orta yerinde, bir beach club bileti kadar değersiz hale geliyor.
Bakın… Edremit’te bir grup kaz denize girmiş. Şikâyet etmişler. Kazlardan rahatsız olmuşlar. Kazlar toplanmış. Kapatılmış. Sonra bazıları ölmüş.
İzmir Çeşme’de denize giren bir köpek. O da barınağa gönderilmiş. O da hastalanmış. O da ölmüş.
Çünkü bu memleket artık sadece insanın değil, insan suretine bürünmüş hırsın, talanın, hoyratlığın ülkesi oldu.
Eskiden ağacın gölgesi nasipti. Şimdi loca. Çınarın dibine oturmak istersen, garson geliyor: “Rezervasyonunuz var mı?” Yoksa kaldırıyor. Gölge satılık. Su kiralık. Toprak ipotekli.
Kendine “medenî” diyen bir toplum, kazdan, köpekten, halktan rahatsız oluyor… Ama müteahhitten, beton döken kepçeden, denize indirilen jet ski’den rahatsız olmuyor.
Köylü yaylaya çıkamıyor,
genç denize yüzemiyor,
çocuk koşamıyor…
ama VIP müşterilere özel iskeleler yapılıyor.
“Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün.”
Şimdi o suda bizim suretimiz silik.
Çınar göKazlar Giremez!!!
“Su başında durmuşuz, çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz…”
Nazım’ın dizelerinde bir su başı vardı. Çınar gölgesiyle serinlik verir, kedi mırıldar, güneş ısıtır, insan ömrü akıp giderdi.
Bugün? Aynı dizeleri okurken, içimiz burkuluyor. Çünkü o su başlarına artık otel yapıldı. Çınar gövdesine tabela çakıldı: “özel mülk” Kediler kovuluyor, Güneş gölgeye çevriliyor ama şemsiye 750 lira. Ve ömrümüz, bu cinnetin orta yerinde, bir beach club bileti kadar değersiz hale geliyor.
Bakın… Edremit’te bir grup kaz denize girmiş. Şikâyet etmişler. Kazlardan rahatsız olmuşlar. Kazlar toplanmış. Kapatılmış. Sonra bazıları ölmüş.
İzmir Çeşme’de denize giren bir köpek. O da barınağa gönderilmiş. O da hastalanmış. O da ölmüş.
Çünkü bu memleket artık sadece insanın değil,
insan suretine bürünmüş hırsın, talanın, hoyratlığın ülkesi oldu.
Eskiden ağacın gölgesi nasipti.
Şimdi loca.
Çınarın dibine oturmak istersen, garson geliyor:
“Rezervasyonunuz var mı?”
Yoksa kaldırıyor.
Gölge satılık.
Su kiralık.
Toprak ipotekli.
Kendine “medenî” diyen bir toplum,
kazdan, köpekten, halktan rahatsız oluyor…
Ama müteahhitten, beton döken kepçeden,
denize indirilen jet ski’den rahatsız olmuyor.
Köylü yaylaya çıkamıyor,
genç denize yüzemiyor,
çocuk koşamıyor…
ama VIP müşterilere özel iskeleler yapılıyor.
“Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün.”
Şimdi o suda bizim suretimiz silik.
Çınar gövdesi gölgede ama etrafı parmaklık.
Kedi çoktan kovulmuş.
Güneş yakıyor,
Ömrümüz aceleyle geçiyor.
Kazların denize giremediği bir ülkede
biz tatilden, doğadan, huzurdan nasıl söz ederiz?
Doğaya düşmanlık eden bir sistemin,
insana dostluğu kalmaz.
Ve unutmayın: Kazların yasaklandığı denize, bir gün çocuklar da giremeyecek. Su başında durmuşuz diyordu ya Nazım… Biz artık o suyun başına bile yaklaşamıyoruz.
Çünkü o su, özelleştirildi.vdesi gölgede ama etrafı parmaklık.
Kedi çoktan kovulmuş.
Güneş yakıyor,
Ömrümüz aceleyle geçiyor.
Kazların denize giremediği bir ülkede
biz tatilden, doğadan, huzurdan nasıl söz ederiz?
Doğaya düşmanlık eden bir sistemin,
insana dostluğu kalmaz.
Ve unutmayın:
Kazların yasaklandığı denize,
bir gün çocuklar da giremeyecek.
Su başında durmuşuz diyordu ya Nazım…
Biz artık o suyun başına bile yaklaşamıyoruz.
Çünkü o su, özelleştirildi.
The post Kazlar Giremez!!! first appeared on Hollanda Haberleri.