Basın bir toplumun gözü, kulağı ve hafızasıdır. Sadece olanı aktarmakla kalmaz, olanı anlamlandırır, toplumu bilinçlendirir, yön verir. Bu nedenle basın, sadece bir iletişim aracı değil; bir milletin varlık, kimlik ve gelişim mücadelesinde hayati bir unsurdur.
Bugün Hollanda’da yarım milyona yakın Türkiye kökenli insan yaşıyor. Göçmenliğin ilk yıllarından bugüne, bu topluluk çok şey başardı… İş kurdu, ev aldı, oy kullandı, eğitim aldı, sendikalarda, siyasi partilerde, meclislerde yer aldı. Ama tüm bu gelişmelerin sessiz ama kararlı bir destekçisi hep vardı….
Basın.
Türkçe Basının Sessiz Kahramanlığı
Hollanda’daki Türkiye kökenli basın, ağırlıklı olarak Türkçe yayın yapıyor. Bu da, özellikle ilk kuşaklar ve Türkçeyi günlük yaşamda tercih edenler için hayati bir haber ve kültür kaynağı demek. Çünkü bir toplumu en çok bilgisizlik, iletişimsizlik ve ilgisizlik köreltir. Basın bu üç tehdide karşı en güçlü kalkandır.
Aynı zamanda Türkçe yayınlar, Hollanda’da büyüyen genç kuşaklarımız için birer kültürel okul niteliğindedir. Dilimizin, kültürümüzün, örf ve adetlerimizin, geleneklerimizin yaşatılması ve aktarılması açısından bu yayınlar bir köprü, bir kaynak, bir kimlik koruyucusudur.
Bugünün çocukları ve gençleri, dijital çağın etkisinde asimile olmadan kendi köklerini tanısın, tarihini bilsin, Türkçeyi güçlü kullansın istiyorsak, bu yayınlara görünür destek vermek şarttır.
Bu özverili çabayı görelim, takdir edelim ve desteğimizi eksik etmeyelim.
Bu Kuruluşlar Sadece Yayın Yapmıyor, Tarih Yazıyorlar
Bugün Hollanda’daki Türk medyasının başlıca aktörlerinden bazıları şunlardır:
Radyo Deniz
Deniz TV
Manşet Gazetesi
Doğuş Gazetesi
Nehaber
Güncel Haber
Platform Dergisi
Ufuk Medya
Ve benzeri dijital platformlar
Bu medya kuruluşları günümüz dünyasında dijitalleşmeye ayak uydurmaya çalışırken bir yandan da kendi teknik, ekonomik ve personel sıkıntılarıyla mücadele ediyorlar. Ve yine de pes etmiyorlar. Çünkü biliyorlar ki; basın olmadan toplum olmaz.
Reklam Verilmeyen, Abonelik Alınmayan, Ama Beklentisi Büyük Olan Bir Basın Gerçeği
Hollanda’daki Türk basını, sadece okurdan değil, çoğu zaman ülke vatandaşlarımızdan da, gereken ilgiyi göremiyor. Gazeteler satın alınmıyor, radyo istasyonları dinlenmiyor, YouTube üzerinden yayın yapan kanalları izlenmiyor, haber siteleri paylaşılmıyor. Üstelik Türkiye kökenli büyük firmaların çoğu, bu yayınlara reklam desteği de vermiyor.
Oysa bu firmaların varlığı bile bu medya organlarının haberleriyle, tanıtımlarıyla ve kitle bağlantısıyla değer kazanıyor.
İş insanlarımızın bir kısmı kısıtlı bütçelerle destek olmaya çalışıyor; fakat sistematik ve sürdürülebilir bir destek hâlâ yok denecek kadar az. Bu da yayıncılığın kalitesini, teknik gelişimini ve profesyonel personel istihdamını doğrudan etkiliyor.
Umut Veren Bir Adım… HTGB – Hollanda Türk Gazeteciler Birliği
Tüm bu zorluklara rağmen, Hollanda’daki Türk basını ilk kez önemli bir birlik adımı attı: Hollanda Türk Gazeteciler Birliği (HTGB) kuruldu. Bu, hem iş birliği hem etik duruş hem de profesyonel standartların oluşması açısından çok kıymetli bir gelişme.
Eksikleri elbette var: Profesyonelleşme yolunda teknik donanım, kurumsallaşma, eğitim, dijitalleşme gibi pek çok başlıkta hâlâ gelişme bekleniyor. Ama her şeye rağmen, bu medya organları yıllardır toplumun gündemini takip ediyor, yaşananları kayıt altına alıyor ve topluma ayna tutuyor.
Ama Aynaya Dürüst Bakmak da Gerekir
Hollanda’daki Türk basınına övgüler kadar, kendini geliştirmesi gereken alanları hatırlatmak da sorumluluktur. Basın halkın içinden olmalı, ama zaman zaman halktan kopuk bir yayıncılık anlayışı hakim olabiliyor. Hep aynı yüzlerin haberleştirilmesi, sadece belirli isimlerin öne çıkarılması, çeşitlilikten ve gerçek temsilden uzak bir medya tablosu çiziyor.
Basın manşetlerine her gün aynı siyasetçileri, iş insanlarını, dernek ve vakıf temsilcilerini taşımamalı. Halkın başarıları, acıları, mutlulukları, kayıpları da görünür olmalı. Sıradan vatandaşın gündemi, basının da gündemi olmalı.
Bu anlayışla yayın yapan medya, halkı yansıtır; halkın sesi olur. Aksi halde aynı yüzlerin her haberin baş kahramanı olduğu, “ödül verilecek kadar görünür” bazı figürlerin ekranları ve sütunları doldurduğu yapay bir medya ortamı oluşur.
Gerçek habercilik; halkı ekranlara, gazete sayfalarına taşımaktır.
Gerçek gazetecilik; medya maskarası olmuş kişilerin sürekli görünmesini sağlamak değil, gerçekten haber değeri taşıyan gelişmeleri dürüstçe yansıtmaktır.
Kalem Tutmak, Sorumluluk Taşımaktır
Bir başka ciddi eksik de; bazı gazetecilerin, bilgisayar başında zahmetsizce “kopyala-yapıştır” yoluyla içerik üretmesi. Bu tür kolaycılıklar, gazeteciliğin ciddiyetini ve güvenilirliğini zedeler. Bu kişiler hem meslektaşları hem de okuyucular tarafından uyarılmalı; çünkü bu yaklaşım gazetecilik değil, sadece içerik çoğaltıcılığıdır.
Haber yazmak; emek ister, araştırma ister, sahaya inmeyi, halkı dinlemeyi gerektirir. Kalemini toplumun yararına kullanan, gerçeği arayan ve aktaran tüm gazetecilere selam olsun.
Sonuç Yerine…
Basın Bir Lüks Değil, Zorunluluktur
Bir toplumun gelişmesi için:
1. Sanat kadar basın gerekir
2. Siyaset kadar gazetecilik gerekir
3. Ekmek kadar haber gerekir
4. Su kadar bilgi gerekir…
Hollanda’daki Türkiye kökenli yurttaşlarımızın çağın gerisinde kalmaması, hem Anavatan Türkiye’de hem de yaşadığı ülkede olup biteni doğru anlaması, kendini geliştirmesi ve güçlenmesi için yerel Türk basınına sahip çıkması şarttır.
Ama aynı zamanda yerel Türk basını da kendini sorgulamalı, halkla yeniden bağ kurmalı ve gazeteciliğin özünü unutmadan yoluna devam etmelidir.
Teşekkürler HTGB.
Teşekkürler özverili ve dürüst basın emekçileri.
Siz sustuğunuzda, biz kaybederiz. Ama siz kendinizi yeniledikçe, biz güçleniriz.
The post Basın Ekmek Gibi, Su Gibi… Hollanda’daki Türk Toplumu İçin Vazgeçilmez Bir Güç first appeared on Hollanda Haberleri.