12 Eylül 1980 doğumluyum. Ben doğarken tanklar sokaktaydı. Her darbe, bu ülkenin bir neslini biçti, birikimini ezdi, vicdanını susturdu
.
Türkiye’de darbelerin adresi hep aynıydı: 12 Mart, 12 Eylül, 15 Temmuz darbe girişimi… Perde arkasında yine o bildik figür: ABD ve onun gladyo uzantıları. 12 Mart ve 12 Eylül’de Sovyetler’e yakınlaşma korkusuyla harekete geçtiler. 15 Temmuz’da ise artık kontrolü doğrudan ele geçirme niyetindeydiler.
Ama asıl yıkım, tankların paletlerinden çok daha derin oldu. Her darbe, Türkiye’nin yetiştirdiği idealist, yurtsever kuşakları hedef aldı. Cumhuriyet’in halk içindeki aydınlanmacı damarları ve ordu içindeki Kemalist devrimci kadroları sistematik olarak tasfiye edildi. İlerlemenin öncüsü olması gereken beyin gücü ya susturuldu ya sürüldü.
15 Temmuz’da yaşadıklarımız ise artık bir sonuçtu. ABD destekli “Yeşil Kuşak” politikalarının beslediği Fethullahçı yapılanma, 1980 sonrası adım adım büyütüldü. AKP döneminde ise sızmakla yetinmedi, devleti fiilen yönetmeye başladı. “Vesayet rejimini yıkıyoruz” sloganıyla cumhuriyetin temel değerlerine savaş açıldı. Ergenekon ve Balyoz kumpaslarıyla ordu içindeki Kemalist kadrolar tasfiye edildi. Devletin sinir uçlarına yerleşen cemaat, sonunda kendi darbesine kalkıştı.
15 Temmuz’da Meclis bombalandı. 251 yurttaşımız yaşamını yitirdi, yüzlercesi yaralandı. Sokaklarda tanklar yürüdü, halkın üzerine ateş açıldı. Bu, sadece bir darbe girişimi değil, kendi halkına da doğrudan saldırıydı.
Ve bu saldırının faili yalnızca tetiği çekenler değil. Bu yapının yıllarca güç kazanmasına göz yumanlar da suçludur. Yapan kadar, zemin hazırlayan, ittifak kuran, susan, destekleyen de sorumludur. Liyakati yok sayıp, sadakati ödüllendirenler; Atatürk’ün kurduğu laik ve hukuk temelli düzeni budamaya çalışanlar…
Darbelerle gerçekten hesaplaşmak istiyorsak, yapılacak olan bellidir: Devlet kadrolarını cemaatlerden ve tarikatlardan arındırmak, liyakati esas almak, kuvvetler ayrılığını yeniden tesis etmek ve cumhuriyetin kurucu değerlerine sıkı sıkıya sarılmak.
Çünkü bu coğrafyada demokrasi, vitrin değil temeldir. Ve bu temelin adı Mustafa Kemal’in bıraktığı Cumhuriyet’tir.
The post 15 Temmuz first appeared on Hollanda Haberleri.