Vicdanın Sınavı.. Hollanda’dan Türkiye’ye Bakarken 

1 ay önce 70

Türkiye’nin son 22 yılına baktığımızda, artık tartışılması gereken yalnızca bir siyasi iktidarın icraatları değil; aynı zamanda bir devletin temelini oluşturan hukuk, adalet, özgürlük ve eşitlik ilkelerinin sistematik biçimde nasıl tahrip edildiği gerçeğiyle yüz yüzeyiz. Bu yazı, özellikle Hollanda’da yaşayan Türkiye kökenli vatandaşlara bir çağrı, bir hatırlatma, bir vicdan muhasebesi niteliği taşımaktadır.

 

Her seçim dönemi geldiğinde, Hollanda’daki Türkiye kökenli yurttaşların %70’inin Recep Tayyip Erdoğan’a oy vermesi artık bir istatistik değil; üzerine düşünülmesi gereken bir sosyal ve siyasi fenomene dönüşmüştür. Bu tercihin ardında medya manipülasyonu, milliyetçilik duygusunun istismarı, dini inançların siyasallaştırılması ve iktidarın yönettiği “tek taraflı” bir bilgi akışı yer alıyor.

 

Ancak şunu sormak gerekiyor: Gerçekten neye oy veriyoruz?

 

Demokrasi Maskesi Altında Kişisel İktidar

 

Demokrasi, halkın yönetime katılımını esas alan bir rejimdir. Fakat Türkiye’de, bu kavram uzun zamandır sadece bir “araç” olarak kullanılıyor. Sandıkta alınan her oy, Erdoğan’ın tek kişilik yönetimini pekiştirirken; hukuk, adalet, özgürlük ve eşitlik gibi temel değerler sistemli biçimde rafa kaldırıldı.

 

Anayasa, sadece iktidarın işine geldiği ölçüde hatırlanır oldu. Muhalefet eden siyasetçiler, sanatçılar, gazeteciler ve hatta öğrenciler; “duydum-gördüm”lerle kurulan düzmece dosyalarla yargılanıyor, özgürlüklerinden ediliyor. Adil yargılanma hakkı bir lüks, gösteri ve yürüyüş özgürlüğü ise artık bir suç sayılıyor.

 

“Devlet” Ne İçin Vardır?

 

Devletin asli görevi; bireyin canını, malını, özgürlüğünü korumaktır. Geleceğini, doğasını, üretim kaynaklarını sahiplenmekle yükümlüdür. Ama Türkiye’de devlet artık bu tanımın dışına çıkmış durumda. 22 yıldır ülkeyi yöneten siyasi iktidar, Cumhuriyetin yüz yıllık kazanımlarını özelleştirme adı altında elden çıkardı. Fabrikalar, madenler, yollar, barajlar, hatta ormanlar… Birer birer satıldı. Yerine ise tek bir fidan dikilmedi.

 

Ve bu süreçte, yurt dışında yaşayan vatandaşlar, uzaktan desteklediği bu iktidarın nelere neden olduğunu çoğu zaman fark etmiyor.

 

Bir Gece Ansızın Her Şeyinizi Kaybedebilirsiniz

 

İstanbul Sözleşmesi örneği… Bir gecede, bir kişinin imzasıyla kaldırıldı. Oysa bu karar Meclis’ten geçmiş, anayasal bir güvenceyle yürürlüğe girmişti. Aynı anlayış, bugün mülkiyet hakkınızı da tehdit ediyor. Bir sabah uyanıp Türkiye’deki bağınıza, bahçenize, arsanıza devletin “kamulaştırma” adı altında el koyduğunu duyarsanız şaşırmayın. Hatay’ın Samandağ ilçesinde yaşananlar bunun bir örneğiydi. Mahkeme kararı beklenmeden zeytinlikler kepçelerle yok edildi.

 

Çocuklar Fabrikalarda Ölürken, Kamu Spotlarında “Normal Doğum” Öneriliyor

 

Bugün Türkiye’de bir çocuğun doğumundan çok, nasıl yaşadığı tartışılmalı. Çünkü çocuklar yoksulluk içinde, eğitim hakkından mahrum, fabrika atölyelerinde ölüme terk ediliyor. Öğrenciler yalnızca protesto ettikleri için tutuklanıyor, sınavlarına dahi giremiyor. Kadınların doğum şekli tartışılıyor ama doğurduğu çocuk nasıl yaşayacak sorusunu kimse sormuyor.

 

14 yaşında bir çocuğun fabrika ölümüne sessiz kalan sistem, öğretmenine hakkını aradığı için sesini yükselten aynı çocuğu susturmaya çalışıyor. Bu adaletsizliğe karşı Hollanda’dan bakarken, ne kadar “rahatız”?

 

Vicdanınız Rahat mı?

 

Hollanda’da sosyal güvenlik, eğitim, hukuk, yaşam kalitesi gibi alanlarda adaletli ve insan onuruna yaraşır bir düzen içinde yaşarken; Türkiye’deki adaletsizlikleri görmezden gelmek ne kadar etik? Orada kalıp mücadele eden, direnmeye çalışan insanlara borcumuz yok mu?

 

Bu bir seçim çağrısı değil, bir vicdan çağrısıdır.

 

Recep Tayyip Erdoğan ve iktidarı, yalnızca Türkiye’nin kurumlarını değil, Türkiye toplumunun ruhunu da tahrip etti. Bugün, devlet olmanın en temel ilkeleri çökmüş durumda. Ve buna “uzaktan” bakmak yetmez.

 

Sorulması gereken soru şu: Ya bir gün, Türkiye’deki hukuksuzluk Avrupa’daki haklarınıza da uzanırsa?

 

Unutmayın, demokrasi yalnızca sandık değildir. Demokrasi; özgürlük, hukuk ve adalettir. Türkiye’de bu değerler tek bir kişinin iktidarı için yok ediliyor. Söz konusu olan sadece bir oy değil, bir ülkenin geleceği.

Makalenin tamamını oku