UZUN KOL

1 hafta önce 23

 

Değerli okurlarım, bu günkü yazımı birkaç gün evvel katıldığım, Den Haag’deki Kennisplatform Integratie & Samenleving toplantısından yola çıkarak kaleme alıyorum. Toplantı esnasında, Hollanda’dan ciddi bir kurumun (izin almadığımdan ismini veremeyeceğim) bir yetkilisi,

 

“İnkâr etmemize gerek yok, günümüzün gerçeği: ‘Türklerin uyum sorunu var ve Hollanda’daki mevcut Türkiye kökenli kurumlar ile Türk dernekleri de bu duruma ister istemez katkıda bulunuyor.'”

 

Ben ise böyle bir sorunumuzun olmadığını söyledim. Hollanda’da bir kısım insanda böyle bir yanlış algı var. Sanırım biz Hollandalı Türkler, kendimizi yeterince anlatamadığımızdan ya da Hollanda’nın bir parçası olarak gördüğümüz için buna gerek duymadığımızdan, yüksek sesle dile getirmiyoruz. Bakın, sayısız işverenimiz, STK’larımız, eğitimde başarılı öğrencilerimiz ve Hollanda’nın her sektöründe başarılı insanımız var.

 

Bu beyefendinin söylemleri, bunlar göz ardı edilip uyumla ilgili sorunların içine Türklerin konmasına itiraz etmem. Ayrıca, bu söylemleri bilimsel olarak savunmak için dört yıldır uğraştığımız ve geçtiğimiz Nisan ayında kurduğumuz Türk Bilgilendirme ve Dokümantasyon Merkezi Vakfı’nın (www.tc-id.nl) amaçlarını anlattım.

 

Toplantı sonrası bu beyefendi yanıma gelerek benimle görüşmek istediğini söyledi. Çay-kahve eşliğinde sohbet ederken bir beyefendi daha yanımıza geldi. Sonra öğrendim ki, Clingendael Enstitüsü görevli bir beyefendi de katılmıştı. Sonra sanki bir yuvarlak masa toplantısı havasına dönen bir ortam oluştu.

 

Ben vakfın amacını ve kurulma sebebini anlattım. Çok ilgili ve bir o kadar da biz Türklerin tarihçesini, kurum ve kuruluşlarını tanıyan beyler, sonunda dillerinin altındaki baklayı çıkardılar: “Vakfınızın amaçları çok güzel ve anlamlı, elbette Hollanda’daki Türklere ve Hollanda’ya katkısı olacaktır.

 

Ama sizin de Hollanda’daki diğer birçok Türk dernek ve vakfı gibi Türkiye ile bir ilginiz var mı?

 

Tabii ki, vakfın amacımızın Türklerin Hollanda’da ve Avrupa’da doğru bilgiyi her muhataba ulaştırmak ve Türklere yönelik hak ihlalleri ve haksızlıklarda yanlarında olmak olduğunu bildirdim. Sonunda beyefendiler, verdiğim cevaplardan pek memnun olmadılar. Zira ağızlarındaki baklanın büyüğünü en sona saklamışlardı:

 

“Size ‘Ankara’nın uzun kolu’ denirse ne cevap verirsiniz? Ya da böyle bir risk oluşursa ne yaparsınız?”

 

Bu soru, işin rengini tamamen değiştirdi

 

Ben, “Sözlerinizi anlamadım. Biz, Hollanda’da 60 yıldır bu ülkenin kalkınmasına katkı sağlayan cefakar Türk toplumuna yapılan, biraz önceki toplantıda da olduğunu düşündüğümüz haksızlıkları dert ediyoruz.

 

Vefakar Hollandalı Türklere haksızlık edildiğini, 2025’de hala uyum gibi konularda Türklerin diğer uyum sorunu olan etnik insanlarla aynı kefeye konulmasını dert ettiğimiz için, Hollandalı Türkler olarak bu toplumun bir parçası sıfatıyla bu vakfı kurduk ve biz ne kimsenin uzun ne de kısa koluyuz” dedim.

 

Beyefendiler tatmin oldu mu olmadı mı bilmiyorum. Ancak benim bu cevabımdan sonra sohbetimiz havadan sudan, soğuklardan genel konulara, hükûmet ne zaman kurulacağı ve kimlerle kuracağı gibi konulara geçti ve sonra konuşmayı sonlandırdık. Bu sebeple eve gittiğimde bu genel algıyı araştırmaya koyularak bu yazıyı yazmaya karar verdim.

 

Tabii konu derindi. Sohbetimize katılan beyin kurumu olan Clingendael Enstitüsü’nün 2021 tarihli “Türkiye’nin Diaspora Politikası ve Hollanda’ya Etkileri” başlıklı kapsamlı raporunu okudum. Rapor, Türkiye’nin diaspora politikasının tarihsel evrimini, kurumsal yapılarını ve Hollanda özelinde yarattığı gerilimleri mercek altına alıyor. Raporu anlamak için iki kez okudum. Temel argümanı, Avrupa’da etkili politika geliştirmenin, Türkiye’deki iç siyasi dinamikleri iyi anlamaktan geçtiği yönündeydi.

 

Kişisel olarak bir kısmına katılmamak mümkün değildi. Örneğin tarihsel seyirde “Dövizden Oy Deposuna” giden yol oldukça belirgindi.

 

Rapora göre Türk diasporası politikası üç temel dönemi anlatıyordu:

 

• İlk Başlangıç: 1960-80’ler, Misafir İşçi Dönemi. Ankara’nın ana motivasyonu döviz girdisini garantilemek ve vatandaşlarının asimile olmamasını sağlamaktı. Batı Avrupa ülkeleri de işçilerin nihai dönüşünü beklediğinden bu ‘uzun kola’ ilk başta ses çıkarmadı.

 

• İkinci Dönem: 1990-2000’ler. Ekonomik önem azalırken, siyasi motivasyonlar (muhalefetin izlenmesi, bağların korunması) öne çıktı. Diyanet, Millî Görüş, Süleymancılar gibi kurumlar bu dönemde Avrupa’da kök saldı.

 

• Üçüncü Dönem: AKP Dönemi (2000’ler ve sonrası). Devrim niteliğindeki değişiklik, diasporanın etkin bir oy deposuna dönüştürülmesi oldu. 2014’ten itibaren yurtdışındaki vatandaşlara kolay oy kullanma imkânı tanınması, katılım oranlarını ve dolayısıyla AKP için bu kitlenin stratejik değerini katladı. 2018 seçimlerinde Hollanda’daki Türk seçmenlerin %63’ü AKP’ye oy verdi.

 

Raporda Kurumsal Ağ ve Hollanda’daki Tartışma’ya da değiniliyordu. Türkiye, diasporayla bağları kurumsallaştırmak için Diyanet (DİTİB), Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), Yunus Emre Enstitüsü gibi yapılar kurdu. Hollanda’da bu kurumların rolüne dair iki zıt görüş hakimdi:

 

1. Entegrasyonu Kolaylaştıran Yapılar: Bazı araştırmalar, bu kurumların Türk kökenlilerin Hollanda toplumuna katılımını olumsuz etkilemediğini, hatta kültürel köprü işlevi gördüğünü savunuyordu.

 

2. Gizli Nüfuz Araçları: Hollanda istihbaratı ve 2020’deki ‘POCOB’ parlamento araştırması ise, özellikle Diyanet’in Türkiye’deki muhalifleri izlemek ve baskı altına almak için kullanılabileceği, paralel toplumlar yaratma riski taşıdığı ve milli güvenlik tehdidi oluşturduğu uyarısında bulunuyor.

 

Tabii bu söyleme karşılık Türk STK’larından herhangi bir itiraz ya da açıklama maalesef gelmedi; tıpkı diğer pek çok konuda olduğu gibi.

 

Günümüze, 2025’e geldiğimizde raporda Değişen Dinamikler ve Belirsizlikler şöyle anlatılmış. Raporun 2021’de sorduğu kritik sorular, 2025 itibarıyla daha da keskinleşmiş:

 

• Türkiye’deki İç Siyasetin Belirleyiciliği: AKP-MHP ittifakı, Türk diasporası politikasının şekillenmesinde kilit rol oynadı. 2023 seçimleri sonrası yaşanan gerilimler ve 2024 yerel seçim sonuçları, bu ittifakın geleceğine ve dolayısıyla diaspora politikasının tonuna dair soru işaretlerini artırıyor.

 

• Diasporanın Gücü ve Dönüşen Kimlikler: Diaspora artık sadece edilgen bir hedef kitle değil; kendi siyasi gücü olan, Türkiye iç siyasetini de etkileyen bir aktör. Özellikle Avrupa’da doğup büyüyen yeni nesillerin kimlik algısı, aidiyetleri ve siyasi tercihleri daha karmaşık. Türkiye kökenli Hollandalıların önemli bir kısmı, anavatanın müdahalelerinden rahatsızlık duyuyor.

 

• Hollanda’nın Sertleşen Tavrı: 2021’den bu yana Hollanda, ‘istenmeyen yabancı etki’ konusunda daha sert tedbirler alma eğiliminde. Diyanet’e yönelik şüpheler, vakıfların ve eğitim kurumlarının finansmanına dair denetimler, bu alanda daha proaktif ve kısıtlayıcı politikaların hayata geçirilebileceğini gösteriyor.

 

Değerli okurlar, sonuç olarak Hollanda’daki Türkler, bu gelişmeler istense de istenmese de, uzun ya da kısa kolu olmasa da olan da karmaşık bir denklem içine sokulmuş görünüyor. Türk diasporası politikası, ekonomiden siyasete, dini kimlikten ulusal aidiyete uzanan çok katmanlı bir olgu. Clingendael raporunun da işaret ettiği gibi, Avrupa’daki ülkeler için asıl zorluk, bu kurumların kültürel entegrasyona hizmet eden meşru yapılar mı, yoksa Ankara’nın siyasi nüfuz aracı mı olduğunu ayırt edebilmek. 2025 itibarıyla bu denklem, Türkiye’deki kırılgan ve kutuplaşmış siyasi ittifaklar, diasporanın dönüşen profili ve Hollanda gibi Türklerin yerleştiği ülkelerin artan tedirginliği ile daha da karmaşık bir hal almıştır.

 

Bu tablo bize şunu gösteriyor: Rotterdam’daki bir protesto veya Lahey’deki bir diplomatik nota, sadece anlık bir olay değil, 60 yıllık göç tarihinin, derin siyasi hesapların ve kimlik mücadelesinin Avrupa’nın kalbindeki tezahürüdür.

 

Geleceğin politikaları, bu karmaşıklığı anlayan, Türklerin buradaki ve dünyanın neresinde olursa olsun çıkarlarını gözeten, kimsenin kısa ya da uzun kolu olmadan, çok boyutlu bir bakış açısını gerektiriyor.

Kalın sağlıcakla.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

The post UZUN KOL first appeared on Hollanda Haberleri.

Makalenin tamamını oku