Hollanda’da yaklaşık 60 bin vatandaşın imzasıyla Meclis gündemine taşınan “toplu taşımanın ücretsiz olması” talebi, Temsilciler Meclisi’nden geçemedi. Ancak bu red kararının yankıları sadece siyasi koridorlarla sınırlı kalmadı; ülke genelinde toplu taşımaya bağımlı milyonlarca insan için yeni bir belirsizlik döneminin de kapısını araladı.
Devlet Sekreteri Chris Jansen, önerinin maliyetini gerekçe göstererek ücretsiz ulaşım fikrine kapıları kapattı. Ancak esas mesele sadece maliyet değil. Hükümet, 2026 itibarıyla toplu taşımada ciddi kesintilere gitmeyi planlıyor. Bu da yalnızca bilet fiyatlarının artması değil, sefer saatlerinin azaltılması ve hizmetlerin seyrelmesi anlamına geliyor.
Kararın en çok etkilediği kesim, büyük şehirlerin hemen dışındaki kırsal ve yarı-kentsel bölgelerde yaşayanlar. Edam-Volendam, Lansingerland gibi yerleşim yerlerinde otobüsle işe, okula veya hastaneye ulaşmak her geçen gün daha da zorlaşıyor. Bu bölgelerdeki kesintiler, sadece bireysel ulaşımı değil, aynı zamanda sosyal eşitliği de tehdit ediyor.
Meclis’teki bazı muhalefet partileri bu kesintileri “kısa vadeli ve vizyonsuz” olarak nitelendiriyor. PvdA-GroenLinks Milletvekili Habtamu de Hoop’un deyimiyle bu, “aptalca bir kesinti”. Toplumun geniş kesimi için ulaşım bir seçenek değil, zorunluluk. Okuluna ulaşamayan çocuklar, hastaneye gidemeyen yaşlılar… Bu kararların etkileri sadece ekonomiyle sınırlı değil, toplumsal yapının her katmanını sarsacak boyutta.
Jansen her ne kadar “mümkün olduğunca az kesinti yapılması” için çalışacağını söylese de, kesin bir taahhütte bulunmaktan kaçınıyor. Koalisyon partilerinin desteğini alamayan bu vatandaş talebi, şimdilik rafa kalkmış gibi görünüyor. Ancak sosyal baskı ve artan toplumsal tepkiler, önümüzdeki dönemde bu konunun yeniden gündeme gelmesine neden olabilir.
Hollanda’nın toplu taşımada izleyeceği rota, sadece raylar ve otobüs hatlarıyla değil, alınan siyasi kararlarla da şekilleniyor. Ve bugün, bu rota birçok yolcuyu yolda bırakacak gibi duruyor.