Bölüm 7: Sandıktan Çıkan Karanlık – Avrupa’daki Türk Toplumunun Demokrasi İmtihanı
Bir sandık düşünün.
Avrupa’nın ortasında kurulmuş. Demokrasi için kurulmuş. Ama başında duranlar bağımsız değil, tarafsız değil.
Devlet memuru olması gerekenler, iktidarın memuru.
Diyanet’in “görevlendirdiği” imamlar, seçim sandıklarını gözetliyor.
Oy kullanmaya gelen yurttaş, demokrasiye değil; otoriteye biat etmeye çağrılıyor.
Avrupa’da kurulan her sandıkta, Türkiye’den gelen siyasal İslam gölgesi büyüyor.
Demokrasi daha baştan sıfırla başlıyor.
Camiden Oy Toplama Merkezine
Her seçim döneminde aynı tablo:
• Konsolosluklar,
• Camilere bağlı dernekler,
• “Kültürel” faaliyet yapan vakıflar,
birden AKP’nin seçim koordinasyon merkezi gibi çalışıyor.
Diyanet’in hutbelerinde siyaset yapılıyor.
UID, YTB, Yunus Emre Vakfı, Maarif okulları…
Görünüşte kültür elçileri; gerçekte Erdoğan’ın yumuşak güç uzantıları.
Peki nasıl oluyor bu?
Çünkü Avrupa’daki “devlet görevlileri”nin çoğu, aslında imam.
Türkiye Cumhuriyeti adına konuşan, ama siyasal İslam’ı savunan bir yapı var ortada.
Ve bu yapı, sadece Türkiye’deki değil, Avrupa’daki demokratik zeminleri de çürütüyor.
Göç, Kimlik ve Korku Üçgeni
Avrupa’ya gelen Türkiye kökenli toplumun büyük kısmı kırsaldan geldi.
Köylerin, kasabaların muhafazakâr kalıpları valizlere konup Avrupa’ya taşındı.
Yeni kuşaklara aktarılması gereken çağdaş değerler yerine;
korkular, töreler, mahallenin baskısı, “el ne der” kültürü taşındı.
Bugün hâlâ insanlar:
• Cami avlusunda hizaya giriyor,
• Derneklerde kimseye ters düşmemeye çalışıyor,
• Oy verirken bile “ailem ne der” korkusuyla hareket ediyor.
Ve AKP, tam da bu kültürel boşluğu çok iyi kullanıyor.
İtaat eden, sorgulamayan, korkan, biat eden bir toplum istiyor.
İlerlesin diye değil, yerinde saysın diye uğraşıyor.
Sandıktan Demokrasi Değil, Teslimiyet Çıkıyor
AKP’nin Avrupa’daki sandıklardan %70 oy alması,
bir başarı değil; bir uyanışsızlığın, bir suskunluğun ve bir çöküşün belgesidir.
Bu tablo, yurttaşlarımızın hâlâ “memleketten gelen korkularla” oy verdiğini,
özgür iradeyle değil, alışkanlıkla tercih yaptığını gösteriyor.
Ve bu yüzden o sandık, sadece bir seçim aracı değil;
bir kontrol mekanizmasına dönüşüyor.
Demokrasi için değil, otoriterlik için kullanılıyor.
Peki Ne Yapmalı?
Avrupa’daki Türkiye kökenli toplum artık bu sis perdesini yırtmalı.
Her cami bir propaganda merkezine,
Her konsolosluk bir parti şubesine,
Her seçim, bir sadakat testine dönüşemez.
• Oy verirken yalnızca memleket düşünülmez, vicdan da düşünülür.
• Sandığa sadece zarf atılmaz; gelecek bırakılır.
Final Çağrı:
Unutmayalım:
Faşizm her zaman tankla, tüfekle gelmez.
Bazen bir cami vaazıyla,
Bazen bir “devlet ilanıyla,”
Ve bazen de bir sandığın içinden,
sessizce çıkar.
Gerçekleri konuşmaktan korkan toplumlar,
bir gün sadece konuşulan yalanlarla yönetilir.
Şimdi konuşmazsak,
Yarın sandıklardan sadece sessizlik çıkar.
The post Sandıktan Çıkan Karanlık – Avrupa’daki Türk Toplumunun Demokrasi İmtihanı first appeared on Hollanda Haberleri.