Bir hikâye düşünün: Terzi tezgâhından başlasın, kitap sayfalarında yankılansın, sonra bir posta pulu olup binlerce haneye dokunsun. Sıradan gibi görünen bir yaşam, sınırları aşan bir ilhama dönüşsün. Bu, Hollanda’da yaşayan Ökkeş Yıldırım’ın hikâyesi değil sadece. Bu, üretmenin, iyileştirmenin ve görünmeyeni görünür kılmanın hikâyesi.
Ökkeş Yıldırım yıllar boyunca terzilik yaptı, ama asıl diktiği şey insan hikâyeleriydi. Her prova bir sohbet, her iğne bir empatiydi. Onlarca müşterisinin hayatına dokunarak biriken bu deneyim, sonunda kalemine ilham oldu. Yıldırım’ın Türkiye’de yayımlanan ilk kitabı, yalnızca bir otobiyografi değil, bir kültürler arası aynaydı. En dikkat çeken kısmıysa bu kitabın kapağının, Hollanda’da geçerli resmî bir posta pulu olarak basılması oldu. Göçmen bir yazarın kültürel varlığı ilk kez bir devlet sembolüyle bütünleşti. Bu, basit bir jest değil; göçmen emeğinin ve entelektüel katkısının kamusal alandaki görünürlüğüydü.
Şimdi sırada ikinci kitap var: “Plansız Evlilik Cinayettir.” Bu başlık, edebi bir tercih değil; toplumsal bir alarm. Yıldırım bu kitapta, yurtdışına evlilik yoluyla gelen bireylerin yaşadığı sessiz trajedileri gün yüzüne çıkarıyor. Duygusal şiddet, uyum sorunları, yalnızlık ve dil bariyeri arasında sıkışan hayatları yazıya döküyor. Yalnızca sorunları teşhir etmiyor; çözüm önerileriyle toplumsal rehberlik sunuyor. Bu kitap, sadece bir eserin değil, bir toplumsal sorumluluğun da ürünü. Çünkü Yıldırım yazmayı, “görünmeyeni duyurmanın bir aracı” olarak görüyor.
Sosyal sorumluluk projeleriyle de dikkat çeken Yıldırım, yıllarca uzattığı saçlarını kanserli çocuklar için bağışladı. Bu, dışarıdan basit bir jest gibi görünse de erkeklerin duygusal ve empatik yönlerini bastıran kültürel kalıplara karşı sessiz ama güçlü bir isyan niteliğinde. Toplumda hâlâ tabu sayılabilecek alanlarda erkek varlığına dikkat çeken bu davranış, sadece bir bağış değil, bir mesajdı: “Yardım etmek cinsiyetli değil, yürekli bir iştir.
Ökkeş Yıldırım’ın hikâyesi, süslü etiketler taşımıyor. O bir sanatçı değil ama üretiyor, bir siyasetçi değil ama fark yaratıyor. Onun yaşamı, aslında çoğumuzun içten içe özlediği bir şeyin adı: samimi bir fayda üretimi. Yıldırım bugün posta pullarında, kitaplarda, gönüllü projelerde yaşamaya devam ediyor. Her adımı, başka hayatlara ışık olma niyetiyle atılıyor. Onun hikâyesi, göçmenliğin çaresizliğe değil, yaratıcılığa ve dirence evrildiği nadir örneklerden biri.