Modern çağın ayrılığı: Yabancılaşma

2 hafta önce 11

 

Zaman hızlandı, şehirler büyüdü, köyler boşaldı, yaşam kolaylaştı sandık….

 

Ama ne tuhaf: insan teknolojiyle güçlendikçe kendinden daha çok uzaklaştı..

 

GüncelHaber artık cebinizde!WhatsApp’tan gündemi anında takip edin, haberler doğrudan telefonunuza gelsin. Katılmak için hemen tıklayın.

 

Bugünün ınsanı, kendi yaşamının içinde misafir gibi dolaşıyor artık.

 

Kimi, sabah işe giderken taşıdığı bedeni bile “ kendine ait” saymıyor; kimi yaptığı işte ruhunu bulamıyor.

 

Bu çağın adı ilerleme ise, bedeli de yabancılaşma oldu.

 

Marx’in yıllar önce söylediği büyük kırılma bugün daha çıplak;

 

İnsan, ürettiğine yabancılaşıyor; sonra kendine, sonra topluma..

.

Emeği üstünde bir iz bırakmıyor; yaptığı iş, ruhunu doyurmuyor.

 

Her şey bir “performans” , her adım bir “veri”, her nefes bir “zaman yönetimi” ne dönüşünce insan kendini unutuyor.

 

Sartre, “insan kendini seçer “ diyordu ama modern insan artık seçim değil , “zorunluluk “ peşinde koşuyor.

 

İşe gitmek zorunda, kazanmak zorunda, görünmek zorunda.

 

Bu zorunluluklar zinciri, en temel soruyu boğuyor;

 

“ Ben kimim ? “

 

Ayna var, görüntü var, ama içindeki insan yok.

 

Telefon dolu, ama ses yok.

 

Kalabalıklar var, ama yakınlık yok.

 

Yabancılaşma sadece fabrikada değil; evde, sokakta, dijital dünyada..

 

Birbirimize dokunamıyoruz ama sürekli iletişimdeyiz.

 

Satın alacağımız ürüne dokunamıyoruz ama satın alıyoruz.

 

Satın alacağımız tatil paketini bize anlatan olmuyor ama sadece fotoğraflarını görerek satın alıyoruz.

 

Takip ediyoruz ama tanımıyoruz.

 

Gülüyoruz ama hissetmiyoruz.

 

Paylaşıyoruz ama paylaşamıyoruz.

 

İnsan, kendi ruhundan uzaklaştıkça yaşamın içinde oyalanan bir figüran haline geliyor.

 

Ve en acısı;

Kendi kalbinden bile habersiz yaşıyor.

Kişisei bir dokunuş

 

Sevgili okuyucularım, bazen sokakta yürürken, toplu taşıma kullanırken kalabalığın içinde kendimi bir adım geride hissediyorum.

 

Sanki herkes bir yere yetişiyor ama hiç kimse kendine varmıyor.

 

İnsanların yüzlerinde yorgun bir telaş, gözlerinde kaybolmuş bir anlam var.

 

O an fark ediyorum;

Yabancılaşma sadece teorik bir tanımdeğil..

Hepimizin omzuna çöken görünmez bir yük.

 

Bazen durup nefes almak, kendimize yeniden “ merhaba “ demek bile bir direniş oluyor bu çağda.

 

Ve biliyorum ki insan, kendine döndüğü an dünyaya da döner.

 

Felsefi bir dokunuş yaparsam

 

Heidegger’in dediği gibi, insanın en büyük kaybı “kendi varlığıyla temasını yitirmesidir.”

 

Modern insan, zamanı dolduruyor ama kendini dolduramıyor.

 

Sürekli meşgül, sürekli aceleci, sürekli bir şeylerin peşinde…..

 

Ama asıl aradığı, yıllardır cebinde taşıdığı o küçük unutulmuş soruda gizli;

 

“ Ben, kendi hayatımda nerdeyim?”

Ne güzel demiş Yunus Emre;

“ Beni bende demem, bende değilim;

Bir ben vardır bende, benden içeri. “

 

Bu söz, yabancılaşmanın karanlığına atılmış bir ışık gibidir.

 

İnsanın kendi özünü anımsamasının, içiindeki insana yeniden dönmesinin çağrısıdır.

 

Son olarak şunu söyleyebiliriz;

“ Kendini unutan insan, dünyayı da unutıur .”

Dostça kalın,

Kamil Kopuz

Kkopuz53@gmail.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

The post Modern çağın ayrılığı: Yabancılaşma first appeared on Hollanda Haberleri.

Makalenin tamamını oku