Mekke Ziyareti ve Hira Mağarası’nda Bir Gece

2 hafta önce 52

Mekke’yi ziyaret etme şerefine ben de nail oldum.

Kutsal topraklarda bulunmak tarifsiz bir duygu…

Elbette bu ziyaretlerin en özel duraklarından biri de, vahyin inmeye başladığı Nur Dağı’ndaki Hira Mağarası idi.

 

Oraya ulaşmak için yaklaşık bir saatlik, sarp ve zorlu bir tırmanış gerekiyor. Ancak bu meşakkatli yolculuğu yaşlısı genci, neredeyse herkes büyük bir aşk ve heyecanla gerçekleştiriyor. Çünkü bu yolculuğun ardında Kur’an’a ve Hz. Peygamber’e duyulan derin bir sevda var!

 

Orada bulunduğumda, kendimi 610 yılının Kadir Gecesi’nde hissettim.

Cebrail (a.s)’in ilk vahyi Hz. Muhammed’e (s.a.v) getirmesi…

Bakara Suresi 97. ayette buyurulduğu gibi, bu vahiy onun kalbine indirildi.

 

Bugüne kadar Kur’an’ın Cebrail tarafından okunup, Hz. Peygamber’in tekrarladığı şeklinde bildiğimiz usulün aslında tam olarak böyle olmadığını da anladım.

 

Evet, o gece Kur’an’ın ve risaletin doğum gecesiydi.

Karanlık bir gecede, insanlığa ışık olacak bir nur indirilmeye başlandı.

 

> “Biz, bu kitabı sana ancak, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın diye, inanan bir topluma rehber ve rahmet olarak indirdik.”

(Nahl Suresi, 64. Ayet)

 

Kur’an’ın Kadir Gecesi’nde indirilmeye başlandığına şüphe yoktur:

 

> “Şüphesiz ki biz Kur’an’ı Kadir Gecesi’nde indirdik.”

(Kadir Suresi, 1. Ayet)

 

Hz. Peygamber bir arayış içerisindeydi. Bu nedenle zaman zaman Nur Dağı’ndaki Hira (arayış) Mağarası’na çekilirdi. 610 yılının Kadir Gecesi’nde Cebrail’i (a.s) gördüğünde korkmuştu; çünkü böyle bir şey beklemiyordu:

 

> “Bu kitabın sana vahyedileceğini ummazdın.”

(Kasas Suresi, 86. Ayet)

 

Kadir Gecesi’nde yaşananlar Necm Suresi’nde şöyle anlatılır:

 

> “Kur’an’ı ona (Peygamber’e) müthiş kudretlere sahip olan (Cebrail) öğretti.

O en yüksek ufukta iken belirmişti. Sonra yaklaştı ve sarktı.

İki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.

Böylece Allah’ın kuluna vahyettiğini vahyetti.

Gözünün gördüğünü kalbi yalanlamadı.”

(Necm Suresi, 5-11. Ayetler)

 

 

 

Kadir Gecesi’nin Ramazan’ın son on gecesinde aranması gerektiğine dair rivayetler vardır.

Ancak şundan eminim ki, Hz. Peygamber bu geceyi tam olarak biliyordu.

Çünkü bu gece, onun hayatındaki en özel gecelerden biriydi.

Amaç, tarih değil; bir arayış…

 

Hayatımızın her gecesini bir Kadir Gecesi gibi yaşamak…

“Bin aydan daha hayırlı” ifadesi, aslında bir insan ömrünü temsil eder.

Yani, Kadir Gecesi; dolu dolu yaşanmış bir ömürden bile daha değerlidir.

 

Bu da bize gösteriyor ki; ömrümüzün her anını Kur’an ile, hayırla geçirmek gerekir.

Kadir Gecesi’ni yıl boyunca aramak, sabit bir tarihten ziyade, o ruhu hayatımıza yaymak demektir.

 

Risalet açısından da; Abdullah oğlu Muhammed, bu gece ile birlikte Allah’ın elçisi Hz. Muhammed (s.a.v) olarak risalet görevine başlamıştır.

Bu görev çok büyük bir sorumluluktu:

 

> “Eğer biz bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, onu Allah’a saygısından boyun eğmiş, parça parça olmuş görürdün.”

(Haşr Suresi, 21. Ayet)

 

Ne acıdır ki, dağı paramparça eden vahiy, bugün Müslümanların yüreğini bile kıpırdatmıyor.

Bu, vahiyden uzak bir hayatın sonucudur!

 

Ve son olarak, bu vahye inanmayanlara yönelik bir uyarı:

 

> “Allah’ın ayetlerine inanmayanları Allah doğru yola iletmez.

Onlar için elem verici bir azap vardır.”

(Nahl Suresi, 104. Ayet)

 

Kadir Gecemiz Mübarek Olsun.

Allah’a emanet olun.

Bayram Tan

Makalenin tamamını oku