Yahudi ve Hristiyan kaynaklarında Hz. Havva ilk günahı işleyendir.
Şeytan, Havva’yı; Havva da Hz. Âdem’i kandırmıştır.
Oysa Kur’an’a göre, her ikisi de eşit şekilde kınanmıştır.
Hatta Tâhâ Suresi 120. ayette, suç doğrudan Hz. Âdem’e izafe edilmiştir.
Yine Yahudi ve Hristiyan inancına göre Havva, Âdem’in kaburga kemiğinden yaratılmıştır.
Oysa A’râf Suresi 189. ayette, erkek ve kadının aynı cevher ve mahiyetten yaratıldığı açıkça belirtilmiştir.
Bu ayetler ortadayken, maalesef bu Yahudi ve Hristiyan kaynaklı yanlış bilgiler İslam’a da girmiştir.
Kur’an, kadın ve erkeği eşit görmesine rağmen, kadınlar ikinci plana itilmiştir.
Din adına işlenen cinayetlerden tarih boyunca en büyük payı kadınlar almış, hayatlarının baharında can vermişlerdir.
Antik çağın en önemli bilim insanlarından, dönemin önemli matematikçisi Hypatia, İskenderiye’de psikoposun kışkırtmalarıyla Kıpti Hristiyanlarca linç edilerek öldürülmüştür.
Orta Çağ’da Engizisyon mahkemeleri kararlarıyla, çok basit bahanelerle binlerce kadın “cadı” yaftasıyla katledilmiştir.
İslam dünyasında da durum farklı değildir.
Kaynağını Kur’an ve sahih hadislerden almayan sözde Müslümanlar, daha çok yakın bir zamanda, Mart 2015’te Afganistan’da, hurafelere karşı olduğu için Ferhunde Melikzâde’yi linç etmiş, arabayla üzerinden geçmiş ve ardından yakmışlardır.
“Alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin getirdiği dinimizi bu şekilde dünyaya tanıttılar.”
1986 yılında, İran’da Soraya, zina iftirasıyla recm (taşlanarak) öldürülmüştür.
“Soraya’yı Taşlamak” isimli filmi izlemenizi tavsiye ederim.
Oysa Kur’an’da recm ile ilgili hiçbir ayet yoktur!
Ülkemizde ise, din adı altında değil ama töre, gelenek veya “namus” adı altında kadınlarımız katledildi; maalesef hâlâ da katledilmeye devam ediyor.
Oysa Kur’an’da, kadınlardan önce erkeklerin gözlerini haramdan sakınmaları emredilir. (Nûr Suresi 30. Ayet)
Çocukluk zamanlarımızda, mahalledeki erkek ve kızlar birlikte oyunlar oynar, birbirimize saygıyla davranırdık.
Kapılarımız açıktı. Birbirimize güvenir, korkmadan yaşardık.
Bugün ise, yaşadığımız zamanda kimsenin kimseye güveni kalmadı.
Aile içi ahlaksız ilişkileri sabah programlarında ve medyada izliyoruz.
Öyle ki, “damadından hamile kalan kadın” haberleriyle karşılaşıyoruz.
Gün geçmiyor ki bir kadın öldürülmesin…
Artık, Bahar gibi, gündüz vakti işlek bir caddede dahi!
Toplum olarak büyük bir ahlaki çöküş yaşıyoruz.
Bu çöküşün altında en çok kadınlarımız eziliyor.
Kıskançlık ve eski eş cinayetleri başlıca sebeplerden biri.
Ekonomik sorunlar da aile içi şiddetin bir diğer etkeni.
Bu cinayetlerin içeriğine baktığımızda, dışarıdan işi gücü yerinde, düzgün sandığımız kişilerin canice cinayetler işlediklerini görüyoruz.
Münevver Karabulut ve Pınar Gültekin cinayetleri gibi…
Bindiği minibüste canice katledilen Özgecanlarımız!
Ve daha niceleri…
Ahlaki çöküşün bir başka kurbanı da, tüm ülkenin ciğerini yakan küçük bedeniyle, en korunaklı olması gereken ailesi tarafından katledilen Narini’miz oldu.
Üstelik ortaya atılan iddialar, ahlaksızlığı bile utandıracak cinstendi.
Kur’an İslamı, insanı yaşatmayı emreder.
Bir kişiyi öldürmeyi tüm insanlığı öldürmekle eş tutar. (Masum birini öldürmekten bahsedilir; yoksa tabii ki kısasta hayat vardır.)
Bu kitap, namazı, orucu, haccı, zekâtı ve hukuki düzenlemeleri getirmeden önce, ilk ayetlerinde güzel ahlakı emretmiştir.
Hz. Peygamber:
“Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” demiştir.
Güzel ahlak olmadan hiçbir şey güzel olmaz.
Toplum olarak, önce güzel ahlaka ihtiyacımız var.
“Bir toplum kendini değiştirmedikçe, Allah onların durumunu değiştirmez.” (Ra’d Suresi 11. Ayet)
Bu cinayetleri, caydırıcı cezalarla en aza indirebiliriz.
Allah’ın hükmü, bu konuda kısastır. Doğrusu da budur.
İngiltere’de bir kadın, parktan geçerken tacize uğrar.
Sanığın cezası 7 + 49 yıldır.
7 yılı işlediği cürüm, 49 yılı ise o parktan geçmek isteyen kadınlara verdiği korku içindir.
İşte caydırıcı bir ceza budur!
Bahar, son kurban olarak kayıtlara geçsin.
Bir daha hiçbir kadınımıza zarar gelmesin, inşallah.
Son olarak şunu belirtmek isterim:
Ahlaklı davranmak için bir dine mensup olmaya da gerek yok.
Çok ahlaklı ateistlerin olduğunu her coğrafyada görüyoruz.
Allah’a emanet olun.
Bayram Tan