Filozof Diyojen’in gündüz vakti elinde lamba ile Atina sokaklarında dolaştığında kendisine:
“Ne yapıyorsun?”
diye soranlara verdiği cevap:
“Adam arıyorum, Adam!” olmuş.
Bu konuda, günümüz dünyasında yaşananlara bakarak birkaç cümle yazmak istedim.
İnsan, varlığı ile değil ahlaki, mütevazı kişiliği, nezaketi, tevazu sahibi ve onurlu duruşu ile insandır.
İnsan, sonsuz güveniyle karşısındakine güç veren ve dostluğu ile dostuna ışık olandır. Dost; dostunu anlatır, yazılır, yaşatılır. Dostları dost yapan, insana verdikleri değerdir. Onların kıblesi insandır. Çünkü Yüce Yaradan’ın en onurlu, en değer verdiği varlık insandır.
Büyük İskender, Filozof Diyojen’i birbiri üstüne yığılmış insan kemikleri içinde bir şey ararken gördüğünde ne yaptığını sorduğunda ise:
“Babanızın kemiklerini arıyorum, ama hangisinin kölelere, hangisinin babanıza ait olduğunu kestiremiyorum.” der.
Ne güzel bir mesaj değil mi?
İnsan, yalnızca var olmakla değil ahlaki değerler ve bilgelikle tanımlanır. Fakat toplumlar, gerçek “insan” olmayı bırakıp yüzeysel değerlere kapılmıştır. Diyojen bunu kastetmektedir. Ayrıca burada Diyojen, erdemsiz toplumu ve kendi ölümlülüğünü unutan toplumların güce olan tutkularını eleştirmektedir. (La-edri).
Son yıllarda toplumumuzda güce tapma, ahlaken yozlaşma, çıkar için her şey mübah anlayışı, inançların ve milliyetçiliğin sömürülmesi, çalışmadan kazançlar elde edilmesi ve toplum içine serpiştirilen bazı cümleler – ki tamamen insani duygulardan yoksun – “Benim memurum işini bilir”, “Devlet malı deniz, yemeyen keriz”, “Gemisini yürüten kaptandır”. Bunları uygulayanlar insan mısınız?
İnsanları yerinden yurdundan eden, göçe zorlayan, göç yollarında yaşamlarını kaybetmelerine neden olanlar, taa uzaklardan gelip insanların başlarına bomba yağdıranlar insan mısınız?
Komşusunun yanan evinin ateşinde yemeğini pişirmeyi kendisine yol seçenlere “insan” denir mi? Ya bir ülkede ekseriyat, o yolda yürümeyi kendisiyle övünüyorsa, o insanlara ne denir? Bir dostumdan alıntı:
Dünyada insanlığın son durumunun özetini en güzel Cahit Sıtkı Tarancı yapmış:
“Ne ölümün hüznü var, ne hayatın neşesi,
‘Nasılsın’ samimiyetsizliği ile ‘İyiyim’ sahtekarlığı arasında bir yerdeyiz…”
Ne demişti Mevlana:
Sevgide güneş gibi ol,
Dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol,
Hataları örtmede gece gibi ol,
Tevazüde toprak gibi ol,
Öfkede ölü gibi ol,
Ya olduğun gibi görün,
Ya da göründüğün gibi ol…
Ve son olarak, “Maneviyat yolundan maddiyat yolunda” seyrü sefer edenlere insan denir mi?
Dostça selamlarımla,
Drunen, 14 Ocak 2025
Kamil Kopuz
kkopuz53@gmail.com