İNANÇ DEĞİL, İTAAT AŞISI

3 gün önce 13

 

Bir toplumda çocukların düşünme yetisi elinden alınırsa, geleceğin vicdani da susturulmuş olur.

Güneşli bir Pazar sabahı…

Ama içim karardı okuduklarımla. Tarikat ve cemaatlerin çocuklara, daha 5-6 yaşındayken, sorgulamayı değil, itaati öğrettiklerini bir kez daha farkettim. Bu yaşlarda verilen vaazlarda, “ ekonomik kriz varsa iktidarı suçlama, Allah’ın bir sınavıdır”, “ zenginlere özenme, fakirliğine isyan etme”, “çocuğun tacize uğrarsa fail değil, kendini sorgula” deniliyor. Bu cümleleri birer öğüt gibi değil, zihinsel tutsaklığın reçetesi gibi okuyorum. Çünkü bu anlayış, insanın iradesini Allah’a değil, güce teslim ediyor.

Oysa bir çocuk sorgulama yetisini kaybederse, büyüdüğünde adaletsizliğe, yolsuzluklara, hukuksuzluklara, haksızlıklara, yapılan yanlış uygulamalarla doğal afetlere yol açmalara , ekonomik sıkıntılara karşı ses çıkaramaz. Tarikatların, cemaatlerin elinde büyüyen milyonlarca çocuk; kader diye belletilen suskunlğun içinde şekilleniyor. Ve sonra biz çocuklar yetişkin olduklarında neden sessiz kaldıklarını neden boyun eğdiklerini yargılıyoruz. Oysa esas yanlış, bu çocukların düşünme hakkının ellerinden alınmasında yatıyor.

Bu nedenle, yapılması gereken şey, bu yapıları sorgusuz sualsiz kabul eden bir toplum olmaktan çıkmaktır.

100 yıl önce Ölümsüz Liderimiz Mustafa Kemal Atatürk, Türk halkını irticayi tehlikler dolayısıyla uyarmış bu tür yapılarla yasal yollarla mücadele için TBMM’nden yasalar çıkartmıştır. Hatta Diyanet İşleri Başkanlığını kurarak gençlerin; hurafelere, tarikatlara ve cemaatlere teslim edilmesinin önüne geçmişti..

Şimdi şu soruyu sormak gerekir ;

1953 yılından itibaren irticai önleme yasalarını ihlal edenler kimler hangi siyasi partiler?

Oy kaygisi ile başta sağ görüşlü iktidarlar ve Atatürk’ün partisiyiz diyen sosyal demokrat partilerdir. 1953 yılından itibaren TBMM giren bütün milletvekilleri sorumlu değil midir?

Bu nedenle, yapılması gereken şey, bu yapıları sorgusuz sualsiz kabul eden bir toplum olmaktan çıkmaktır.

İnancı değil, inanç kisveti altında itaati pazarlayan düzeni sorgulamaktır. Çünkü suskun bir toplumun kaderi, daima başkaları tarafından yazılır. İnsan ve toplum olarak görevimiz, çocuklara korku değil, sorgulama cesareti aşılamaktır. Yani artık işittik iman ettik’den, düşünüyorum ve varım’a geçmek zamanıdır demeliyiz. Ki ancak o zaman, inanç özgürlüğüyle düşünce üzgürlüğü aynı cümlede yan yana durabilir.

• Sorgulamayan inanç, adaletin değil otoritenin kölesidir.

• Çocukların aklını susturanlar, toplumun vicdanını öldürür.

• Korkuyla üğretilen inanç, insanı Allah’a değil, insana boyun eğdirir.

• Bir toplumun özgürlüğü, çocuklarına sorduğu ilk soruyla başlar.

• Gerçek iman, düşünmeyi yasaklamaz; tam tersine, düşünmeden iman etmez.

İsterseniz üç bin yıl önce yazılmış bir Likya şiiri ile bitirelim yazımızı;

Beni bulamazsin üzülme

Eşyalarımı bulacaksın.

Kestiğim taşları, açtığım yolları

İşlediğim heykelleri buşacaksın.

Ve güreceksin ki binlerce yıl öteden

Parmak izlerimiz değecek birbirine….

Dostça selamlarımla,

Kamil Kopuz

Kkopuz53@gmail.com

 

 

 

 

The post İNANÇ DEĞİL, İTAAT AŞISI first appeared on Hollanda Haberleri.

Makalenin tamamını oku