Hollanda’nın Ermeni Kararına Türk Toplumundan Sert Tepki: Tarihsel Gerçekler Çarpıtılıyor

15 saat önce 22

Hollanda Parlamentosu’nun geçtiğimiz günlerde kabul ettiği “Ermeni soykırımı” başlıklı karar, Hollandalı Türkler arasında büyük bir tepkiye yol açtı. Comité Anti-Collaboratie (Anti-İşbirlikçilik Komitesi) Başkanı Ali Çağlayan, parlamento üyelerine gönderdiği açık mektupta bu kararın tarihsel ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu vurgulayarak, milletvekillerini sert bir dille eleştirdi.

Screenshot 20250418 002931 Photos

Anti-İşbirlikçilik Komitesi Başkanı Ali Çağlayan: ‘Ermeniler Ruslarla İşbirliği Yaptı

DENK partisi dışındaki tüm partilerin desteklediği karar, 1915 yılında Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaşanan olayları “soykırım” olarak nitelendiriyor. Ancak Hollanda’daki Türk toplumu, bu kararın tek taraflı bir bakış açısıyla alındığını ve tarihi gerçekleri yansıtmadığını savunuyor.

“Tarihsel Gerçekler Göz Ardı Ediliyor”

Çağlayan mektubunda, 1915 olaylarının I. Dünya Savaşı’nın karmaşık koşullarında gerçekleştiğini ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Ermeni halkını yok etmek için merkezi bir plan yürüttüğüne dair kanıt bulunmadığını belirtti. Aksine, Caglayan’a göre dönemin Ermenileri, Aramiler ve Pontus Rumları, Ruslarla işbirliği yaparak Türk topraklarında şiddet eylemleri gerçekleştirmiş ve birçok sivili öldürmüştür.

Mektupta, bu grupların faaliyetleri II. Dünya Savaşı sırasında Hollanda’daki NSB (Nasyonal Sosyalist Hareket) üyelerinin işgalci Almanlarla yaptığı işbirliğine benzetiliyor.

FB IMG 1744928210683

Ali Çağlayan: Hukuki Dayanak Yok

Comité Anti-Collaboratie Başkanı, 1915 olaylarının “soykırım” olarak nitelendirilebileceğine dair uluslararası bir mahkeme kararının bulunmadığına dikkat çekti. Mektupta, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Perinçek – İsviçre davasındaki kararına atıfta bulunularak, soykırımın çok katı bir hukuki kavram olduğu ve bu nitelendirmenin yapılabilmesi için bir grubu tamamen veya kısmen yok etme özel kastının (dolus specialis) kanıtlanması gerektiği vurgulandı.

Caglayan, AİHM’in bu konuda bilimsel bir konsensüs olmadığını belirttiğini de hatırlattı ve Bernard Lewis, Guenter Lewy ve Justin McCarthy gibi tarihçilerin de olayları soykırım olarak nitelendirmenin uygun olmadığı görüşünde olduklarını ifade etti.

“Toplumsal Barışı Tehdit Ediyor”

Açık mektupta, parlamentonun kararının tarihsel gerçekleri değiştirmeyeceği, ancak toplum içinde düşmanlık ve bölünmeyi körükleyeceği savunuldu. A.Caglayan, bu tür tanımaların hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ve sembolik siyasetten öteye geçmediğini belirterek, bunun toplumsal uyuma zarar verebileceği uyarısında bulundu.

Hollanda’daki Türk toplumu, parlamentonun kararını protesto etmek için önümüzdeki günlerde bir dizi etkinlik düzenlemeyi planlıyor. Türk toplumu temsilcileri, tarihi olayların duygusal veya popülist motiflerle değil, sağlam tarihsel ve hukuki araştırmalar temelinde değerlendirilmesi gerektiğini savunuyor.

Hollanda hükümetinin bu konudaki tutumu henüz netleşmemiş olsa da, parlamento kararının Türkiye ile Hollanda arasındaki ilişkilere de yansıması bekleniyor.

344764185 2965519393581541 8527521735992668211 n 800x600 1

Mektubun Metni

an: Enschede Milletvekilleri, 17 Nisan 2025 Değerli Milletvekilleri, Ne yazık ki birçoğunuz “Ermeni soykırımı” başlıklı bir önerge verdiniz ve DENK hariç hepiniz “evet” oyu verdiniz. Hepinize “Evet” oyu vermenizin motivasyonunun ne olduğunu sormak istiyoruz? Şu ana kadar hikayeyi Türk NSB üyelerinin soykırım yalancılarının ağzından dinlediniz ve kararınızı öyle verdiniz. Biz Hollandalı Türkler olarak bu durumdan büyük bir hayal kırıklığı yaşıyoruz. Aşağıda bunun nedenlerini açıklamak istiyoruz: Tarihsel ve Hukuki Bağlam Binlerce insanın (Türkler ve Ermeniler dahil) hayatını kaybettiği 1915 olayları, Birinci Dünya Savaşı sırasında, karmaşık ve kaotik bir savaş ortamında gerçekleşmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun Ermenileri bir halk olarak yok etmek için merkezi olarak planlanmış bir kampanya yürüttüğüne dair hiçbir kanıtın bulunmadığını vurgulamak önemlidir. Ermeniler, Aramiler ve Pontus Rumları bugünkü Türkiye sınırları içerisinde Ruslarla işbirliği yaparak çok sayıda kurban vermişler, hatta “Van” gibi şehirler bile katledilmiş, aylarca ve/veya yıllarca çok sayıda sivil Ruslarla işbirlikçiler tarafından katledilmiş, tecavüze uğramış ve işkence görmüştür. Aynı uygulamaları II. Dünya Savaşı sırasında Hollanda’daki NSB üyelerinin uygulamaları olarak düşünebilirsiniz. Kurtuluştan sonra yerel halkla işbirlikçiler (Ermeniler, Aramiler, Asurlular, Süryaniler ve Pontus Rumları) arasında karşılıklı bir hesaplaşma yaşandı. Hukuki Nitelik 1915 olaylarının soykırım olarak nitelendirilebileceğine dair uluslararası bir yargı organı tarafından henüz tek bir hukuki karar verilmemiştir. Bu önemlidir, çünkü soykırımın yasal tanımı çok katıdır ve belirli bir grubu bütünüyle veya kısmen yok etmeye yönelik özel bir niyetin kanıtlanmasını gerektirir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Perinçek/İsviçre davasında (27510/08, 15 Ekim 2015) soykırım kavramının çok katı bir hukuki anlama sahip olduğunu ve ispatının zor olduğunu açıkça belirtmiştir. AİHM kararında 1915 olaylarının soykırım olarak nitelendirilemeyeceği açıkça belirtilmektedir. Bu durumda AİHM şunları belirtmiştir: “Soykırım iyi tanımlanmış bir hukuki kavramdır… ihlalin soykırım olarak tanımlanması için, hedef alınan grubun üyelerinin yalnızca bu gruba üye olmaları nedeniyle hedef olarak seçilmeleri gerekmez, aynı zamanda işlenen eylemlerin grubun tamamını veya bir kısmını yok etme niyetiyle gerçekleştirilmesi gerekir (dolus specialis). Dolayısıyla bu çok katı bir hukuki kavramdır ve ayrıca kanıtlanması da zordur.” Mahkeme ayrıca, olaylar hakkında genel bir bilimsel veya tarihsel fikir birliğinin olmadığını, bu nedenle daha fazla hukuki nitelendirmenin zor olduğunu vurguladı: “Tarihsel araştırmanın tanımı gereği tartışmaya ve müzakereye açık olması ve kesin sonuçlara veya nesnel ve mutlak gerçeklere pek de elverişli olmaması göz önüne alındığında, burada söz konusu olan olaylar gibi olaylar hakkında özellikle bilimsel bir ‘genel fikir birliğinin’ olması bile şüphelidir.” Tarihsel Yorumlar Bernard Lewis, Guenter Lewy ve Justin McCarthy gibi pek çok ünlü tarihçi, 1915 olaylarının soykırım olarak sınıflandırılamayacağını kapsamlı bir şekilde savunmuştur. Savaş koşullarının karmaşıklığına ve Ermeni nüfusunu yok etmeye yönelik merkezi bir çabanın eksikliğine işaret ediyorlar. Bu tarihçiler, belirli bir yok etme kastına dair kesin bir kanıt olmadan hukuki terim olarak soykırım ifadesinin kullanılmasının, gerçeklerin yanlış yorumlanması anlamına geldiğini savunuyorlar. Tanınmanın Sonuçları Sözde soykırımı tanımak, tarihi gerçekleri etkilemeyecek, aksine duyguları alevlendirecek, toplumumuzda düşmanlığı ve bölünmeyi körükleyecektir. Sağlam bir hukuki temele dayanmayan bu tür bir tanıma sembolik bir siyasettir ve hiçbir hukuki veya tarihsel amaca hizmet etmez. Ayrıca, belediyemiz içindeki toplumsal bütünlüğe daha fazla zarar verebilecek asılsız ve popülist önergelerin ortaya çıkmasına da katkı sağlamaktadır. Sonuç Karmaşık tarihsel bağlam ve uluslararası bir hukuki kararın bulunmaması göz önüne alındığında, önergenin veya oylamanın doğru veya uygun olmadığını düşünüyoruz. Siyasi kararların duygusal veya popülist saiklerle değil, sağlam tarihsel ve hukuki araştırmalara dayanması esastır.

Yukarıdaki hususlarla ilgili daha detaylı açıklama için elbette ki hizmetinizdeyiz. Saygılarımla, A. Çağlayan Başkan Anti-İşbirliği Komitesi

Kaynaklar ve Referanslar: 1. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Perincek v. İsviçre, 27510/08, 15 Ekim 2015. 2. Bernard Lewis, “Modern Türkiye’nin Doğuşu” (Oxford University Press, 1961). 3. Justin McCarthy, “Osmanlı Halkları ve İmparatorluğun Sonu” (Arnold Publishers, 2001). 4. Guenter Lewy, “Osmanlı Türkiye’sinde Ermeni Katliamları: Tartışmalı Bir Soykırım” (Utah Üniversitesi Yayınları, 2005).

Fotoğraflar, Enschede de sözde soykırım protestosu yürüyüşünde çekilmiştir, Sedat Tapan arşivinden.
.
Sedat Tapan – nhaber.nl
Muhabir, journalist ,
0031616080987
Sedat.tapan@outlook.com

Makalenin tamamını oku