Hollanda’da Uğranan Haksızlıkların Adresi Yalnızca Avrupa Değil 

4 saat önce 17

Bugün Hollanda’da yaşayan Türkiye kökenli vatandaşlara kulak verdiğinizde duyacağınız serzenişlerin çoğu ortak: “Her geçen yıl biraz daha dışlanıyoruz.” Bu dışlanmışlık hissi, yalnızca bireysel deneyimlere değil, istatistiklere de yansıyor: Eğitimde fırsat eşitsizliği, işyerinde ayrımcılık, vatandaşlık işlemlerinde ayrımcı bürokrasi ve siyasette artan önyargılar… Ancak burada kritik bir soru karşımıza çıkıyor: Bu tabloyu sadece Hollanda’daki yabancı düşmanlığıyla mı açıklamalıyız?

Türkiye’de Erozyona Uğrayan Değerlerin Yurt Dışındaki Gölgesi

Türkiye, artık demokrasiden uzak bir ülke. Yargı bağımsızlığı tartışmalı, medya özgürlüğü kuşatma altında, muhalefet üzerindeki baskılar sistematik bir hal almış durumda. Bu gerçeklik, yalnızca Türkiye sınırları içinde yaşayanları değil, yurt dışında hayat süren milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını da doğrudan etkiliyor. Çünkü Türkiye’nin dışa yansıyan siyasi imajı, yurtdışındaki vatandaşların da kimliğine yapışıyor.

Bugün Hollanda’da Türkiye kökenli biri olarak kamu sektöründe yükselmek istiyorsanız, sizden yalnızca liyakat değil, politik bağlılıklarınızı ispat etmeniz de bekleniyor. “Ankara ile bağınız nedir?” sorusu, açıkça sorulmasa da sürekli ima ediliyor. Lahey’de verilen diplomatik mesajlar, Rotterdam’daki bir genç Türk’ün okulda nasıl algılandığını, Utrecht’teki bir kadının işe alınıp alınmayacağını etkiliyor.

Türkiye’nin Sessizliği, Vatandaşını Savunmasız Bırakıyor

Bir zamanlar Avrupa’da yaşayan vatandaşlarının haklarını savunmak için güçlü diplomatik çıkışlar yapan Türkiye Cumhuriyeti, artık bu reflekslerini yitirmiş durumda. Konsolosluklar sadece evrak işleriyle ilgileniyor; yurttaşın sosyal, kültürel veya hukuki mücadelelerinde ya yok ya da etkisiz. Hollanda’daki Türkiye kökenli toplumun yaşadığı hak kayıplarına dair Ankara’dan gelen ciddi bir itiraz ya da diplomatik baskı yok. Çünkü içeride kendi vatandaşına adalet sunamayan bir devletin dışarıda başkaları için adalet talep etmesi mümkün değil.

Türkiye’de Sosyal Devletin Çöküşü, Avrupa’da Yoksullaşmayı Derinleştiriyor

Yurtdışında yıllarca çalışarak Türkiye’den emeklilik hakkı kazanmak isteyen vatandaşlar, her yıl yeni bir engelle karşılaşıyor. Yurtdışı borçlanmasında artan primler, zorlaştırılan prosedürler ve emekli aylığı hesaplamalarında yapılan keyfi değişiklikler yüzünden binlerce insan mağdur. Aynı şekilde sağlık hizmetlerinden yararlanmak isteyen yaşlı göçmenler, Türkiye’ye gittiklerinde karşılarında nitelikli bir sistem değil, yozlaşmış ve çökmekte olan bir sağlık bürokrasisi buluyor.

Kolektif İmaj Bozuluyor: Toplum Cezalandırılıyor

Türkiye’de tek adam rejimi altında her eleştirinin kriminalize edilmesi, yurtdışındaki vatandaşların da sesini kısmış durumda. Eskiden daha özgürce konuşabilen, kendi politik görüşlerini ifade edebilen Türk kökenli göçmenler, artık “ajanlıkla” ya da “ihanetle” yaftalanma korkusuyla susmayı tercih ediyor. Bu suskunluk Hollanda toplumunda “kendi içine kapanan bir azınlık” algısını büyütüyor. Ve böylece ayrımcılık kendine yeni bir zemin buluyor.

Nereye Varacağız?

Eğer Türkiye demokratik değerleri yeniden inşa edemezse, bu yalnızca içerideki yurttaşları değil, Rotterdam’daki işçiyi, Amsterdam’daki öğrenciyi, Lahey’deki akademisyeni de daha görünmez kılacak. Avrupa’daki Türkiye kökenli insanlar, Türkiye’nin iç politikasının bedelini taşımaktan yorulmuş durumda. Onlar için kurtuluş, ne tam olarak Avrupa’da, ne tam olarak Türkiye’de. İki dünya arasında sıkışmış bu sessiz çoğunluk, ne zaman bir politik özne olarak görülmeye başlanacak?

Çözüm Nerede?

Çözüm, Türkiye’de hukukun üstünlüğünü yeniden tesis etmekte; sosyal devleti güçlendirmekte; dış politikada güven veren bir çizgi izlemekte ve yurtdışındaki vatandaşlarına yalnızca seçim zamanı değil, her zaman sahip çıkmakta yatıyor. Ancak o zaman, Hollanda’daki Türkiye kökenli vatandaşlar bir gölge gibi değil, bir birey olarak görünmeye başlayacak.

Makalenin tamamını oku