Geçtiğimiz cumartesi günü dernek lokalimizde bir araya gelerek Hollanda’nın sosyal ve ekonomik politikalarını tartıştık. Belgin ve Dursun Surat arkadaşlarımızın hazırladığı enfes yemeklerle kurulan dostluk soframız, söyleşimizle birlikte farklı bir anlam kazandı. Rotterdam eski belediye meclis üyesi Oktay Ünlü, Denk Partisi eski milletvekili adayı Funda İleri ve D66 Rotterdam belediye meclis üyesi Fatih Elbay, Birgül Ekiz’in moderatörlüğünde önemli değerlendirmelerde bulundular. Göçmen karşıtlığından seçimlere katılım oranlarına kadar birçok konuyu ele aldığımız bu söyleşi, bir gerçeği yeniden gözler önüne serdi: Sorunların çözümünde en büyük sorumluluk birey olarak bizlere düşüyor.
Göçmen Karşıtlığı ve Toplumsal Sorumluluk
Avrupa’da artan göçmen karşıtlığı, yalnızca bireyleri değil, toplumu tehdit eden bir sorun. Hollanda gibi çok kültürlü bir ülkede, bu tehlikeye karşı en güçlü direnç noktası, demokratik haklarımızı kullanmaktan geçiyor. Ancak ne yazık ki seçimlere katılım oranlarımız oldukça düşük. Bu, yalnızca bizim temsiliyetimizi değil, çocuklarımız ve torunlarımızın geleceğini de doğrudan etkiliyor. Oy kullanmaktan kaçınarak, karar alma süreçlerinden dışlanmayı kendi ellerimizle kabul ediyoruz.
Türk Kökenli Siyasetçilere Destek
Söyleşide, bazı katılımcılar Türk kökenli siyasetçilerin yeterince çaba göstermediğinden yakındı. Ancak burada temel bir yanılgı var: Bir siyasetçi, kendisini destekleyen bir topluluk hissetmediği sürece mücadele etmekte zorlanır. Görevimiz sadece onları eleştirmek değil, aynı zamanda desteklemek, motive etmek ve güçlendirmek olmalıdır. Temsilcilerimiz, ancak bizler onları güçlendirdiğimizde toplumsal meselelerde daha etkili olabilirler.
Sivil Toplum Kuruluşlarının Rolü
Sivil toplum örgütlerine bu noktada büyük görev düşüyor. Toplumun siyasete katılımını artıracak etkinlikler düzenlemek, seçim bilincini yaygınlaştırmak ve oy kullanmanın önemini vurgulamak, sivil toplumun öncelikli hedeflerinden biri olmalıdır. Özellikle gençlere yönelik bilinçlendirme çalışmaları, bu süreçte önemli bir rol oynayabilir.
Bir Oyla Geleceği Değiştirmek
Evimize beş dakika mesafede olan sandıklara gitmek, sadece bir hak değil, aynı zamanda toplumsal bir görevdir. Eğer geleceğimizin karartılmasını istemiyorsak, bugün harekete geçmek zorundayız. Temsilcilerimizin sesimizi duyurmasını, haklarımızı savunmasını istiyorsak, seçimlere katılım oranlarımızı artırmalıyız. Çünkü demokratik bir toplumda, değişim ancak bireylerin iradesiyle gerçekleşir.
Göçmen karşıtlığı ve ayrımcılıkla mücadele etmek için, önce kendimize düşen görevi yerine getirmeliyiz. Sandığa gitmek, sadece bir oy kullanmak değildir; aynı zamanda çocuklarımız ve torunlarımız için daha iyi bir gelecek yaratma sorumluluğudur.
Bugün bu sorumluluğu yerine getirmezsek, yarın başka şeylerden yakınmaya hakkımız olmaz. Demokratik haklarımızı kullanarak, temsiliyetimizi güçlendirmek ve toplumsal dayanışmayı artırmak bizim elimizde. Sandığa gitmek, geleceğe atılan en güçlü adımdır.
Ya temsilcinizi siz seçersiniz yada başkasının seçtiğini kabul etmek zorunda kalırsınız. Tercih sizlerin !