İmparator XI. Konstantinos Dragaş Palaiologos, çatışma sırasında hayatını kaybetmişti.
Padişah, imparatorun Hristiyan usullerine göre ve gerekli saygı gösterilerek defnedilmesini emretti. Oysa 4. Haçlı Seferi sırasında batıdan gelen Katolikler — üstelik dindaşları — İstanbul’u yağmalamış, halkı katletmiş, kadınlara kötülük etmiş ve kutsal emanetleri kaçırmışlardı.
Artık Roma İmparatorluğu’nun yeni varisi Sultan-ı Rum II. Mehmet’tir.
Tarih, bundan sonra bir daha geri dönülmeyecek şekilde yazılacaktır.
Büyük Konstantin’in 11 Mayıs 330 tarihinde Konstantinopolis’i başkent ilan etmesiyle başlayan Doğu Roma İmparatorluğu’nun, yaygın adıyla Bizans’ın hikâyesi, 29 Mayıs 1453’te sona erdi.
Ve bu tarihî zafer, henüz 21 yaşında olan II. Mehmet’e nasip oldu. O günden sonra adı artık Fatih Sultan Mehmet olacaktır.
Bu fetih, sadece bir şehrin değil, bir çağın da sonudur.
Çağ kapatıp çağ açan bir komutan.
İslam Peygamberi’nin şu müjdesi ona nasip oldu:
“Konstantiniyye mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutandır, onu fetheden asker ne güzel askerdir.”
Bu övgüyü elde edebilmek için İslam orduları yüzyıllar boyunca mücadele etti.
Eyüp El-Ensari Hazretleri, bu surların önünde şehit düştü.
Fetih ise II. Mehmet’e nasip oldu.
Sultan Mehmet Han yalnızca lalaların değil, Enderun’un da eğittiği bir devlet adamıydı.
Osmanlı demek, ordu ve ilim demektir.
Fatih, hem askerî mühendis hem silah uzmanıydı.
Kendi geliştirdiği toplarla Bizans’ın aşılmaz denilen surlarını yıktı.
Fetih sonrası, Topkapı Sarayı ve Çinili Köşk‘ü inşa ettirdi.
Doğudan getirdiği ilim insanlarına kıymet verdi, aynı zamanda yüzünü batıya çevirdi.
Yunan ve İtalyan tarihini yakından tanıyor; Akdeniz coğrafyasına ve harita bilgisine hakimdi.
İtalya’nın Avrupa’nın kalbi olduğunu çok iyi biliyordu.
Asıl hedefi İtalya’ydı. Fakat Karadeniz’deki Pontus meselesi yüzünden burada fazlaca oyalanmak zorunda kaldı.
Seferlerini büyük bir gizlilik içinde yürütür, son anda nereye gidileceğini açıklardı.
Fatih, tam bir kitap kurduydu.
Tarihçilerin belirttiğine göre yedi dil bilirdi.
Zamanının çok ötesinde bir entelektüeldi.
Bugün yaşasaydı, saygın bir üniversitede profesörlük yapabilecek düzeyde bir ilim adamı olurdu.
Onun seviyesinde bir akademisyeni bugün bulmak zordur.
Fatih, Osmanlı’nın coğrafi kaderini de değiştirmiştir.
Fetihten önce Osmanlı’nın Ege kıyısı vardı; ancak ne donanması ne de adaları vardı.
Tersaneyi geliştirerek denizcilik faaliyetlerini başlatmış ve Akdeniz’e açılmıştır.
Fatih’in en çok tartışılan adımlarından biri de çıkardığı “Kanunname” olmuştur.
Bu kanunla kardeş ve evlat katli resmiyet kazanmıştır.
Bugün için çok acımasız görünen bu uygulama, dönemin imparatorluk mantığı içinde zorunlu bir önlem olarak değerlendirilmiştir.
Çünkü bir şehzadenin çevresinde kısa sürede on binlerce kişi toplanabiliyor, bu da iç savaş ve imparatorluğun parçalanma tehlikesi anlamına geliyordu.
Benzer uygulamalar Rusya ve İngiltere tahtlarında da görülmüştür.
“Ya devlet başa, ya kuzgun leşe” sözü, bu anlayışın özeti olarak doğmuştur.
Fatih’in mutfakta tercihi deniz ürünleri olmuştur.
Padişahlar içinde en net şekilde fiziksel görünümü bilinen kişidir.
Çünkü İtalyan ressam Bellini‘ye portresini yaptırmıştır.
49 yaşındayken bir sefere daha çıkmak üzere yola koyuldu.
Nereye gideceği yine gizli tutulmuştu.
Büyük ihtimalle hedefi İtalya’ydı.
Ancak Gebze’de hastalandı.
Papalık tarafından zehirlendiği iddia edilmiştir; fakat bu iddianın kesinliği yoktur.
Genç yaşta vefat etti. Kim bilir, zihninde daha nice fetihler vardı…
Fatih Camii’ndeki türbesine defnedildi.
Onun vefatı sonrası Vatikan, günlerce çan çalarak kutlamalar yaptı.
Çünkü doğunun büyük kartalı artık uçmamaktaydı.
Her İstanbul ziyaretimizde ailece onun türbesinde dua ederiz.
Tarihin şüphesiz en büyük imparatorlarından biri olmuştur.
Mekânın cennet olsun ey doğunun ve batının efendisi.
İstanbul’un 572. Fetih Yıldönümü kutlu olsun.
Allah’a emanet olun.
– Bayram Tan
The post Doğu’nun ve Batı’nın Efendisi first appeared on Hollanda Haberleri.