Demokrasi ?! 

2 gün önce 37

 

Demokrasi, insanlık tarihinin binlerce yıl süren arayışının, eşitlik ve özgürlük özleminin damıtılmış bir ifadesidir. İlk modelleri Antik Yunan’da yurttaşların doğrudan katıldığı sistemlerdi. Ancak bu “katılım” tüm halkı kapsamazdı. Atina demokrasisinde kadınlar, köleler, yabancılar ve askerlik yapmayanlar yurttaş sayılmaz, dolayısıyla söz hakkı da verilmezdi. Yani demokrasi, o dönemde bile seçkinlerin işiydi.

 

Türklerde ise kurultay geleneği vardı. Boy beylerinin katıldığı bu meclislerde önemli kararlar alınır, han seçimi yapılırdı. Katılım yine halkın tamamına değil, temsilci beylere aitti. Her iki sistemde de halkın doğrudan egemenliği değil, belirli bir zümrenin karar gücü söz konusuydu.

 

Yüzyıllar içinde toplumsal sıçramalar, devrimler ve halk hareketleriyle demokrasi evrildi. Bugün hâlâ kusurları olsa da, insanlığın önemli kazanımlarından biri olarak ayakta. Fakat bu kazanımın ne kadar güvencede olduğu tartışmalı. Çünkü artık demokrasi, sadece seçim günü sandığa gitmekle sınırlı bir şey haline geldi.

 

Eğer demokrasi sadece “oy vermek”se, tamam, o hâlâ var. Ama mesele özgür yurttaşların kendi taleplerini özgürce ifade edebildikleri bir düzen kurmaksa, o konuda ciddi sıkıntılar var. Bugünün siyasi atmosferi, bize ABD’nin iki partili modelini neredeyse evrensel bir çözüm gibi dayatıyor. Ancak bu model, farklı renklerde ama aynı kumaştan yapılmış seçenekleri tekrar tekrar seçmekten ibaret. Halkın gerçek tercih alanı daralıyor.

 

Eğer gerçekten demokrasi istiyorsak, sadece sandık gününü değil, sandığa giden yolu da demokratikleştirmeliyiz. Partilerden sendikalara, basından sivil toplum örgütlerine kadar tüm yapılar şeffaf, katılımcı ve halkla bütünleşik olmalı. Yoksa demokrasinin adı kalır, özü kaybolur.

 

Cumhuriyet devrimi, tam da bu noktada tarihsel bir sıçramadır. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, halkı kul olmaktan yurttaş olmaya geçirmeye çalıştı. Cehaletle savaştı, halkın aydınlanmasını esas aldı, halkı örgütlemeye, bilinçlendirmeye yöneldi. Çünkü biliyordu ki, halk örgütsüzse demokrasi olmaz.

 

Ama bu ilerleyiş karşısında boş durmadılar. Emperyalizm, Türkiye’de halk egemenliğini yerleştirmek isteyen bu devrimci süreci, gericiliği besleyerek, dini istismar ederek, halka yabancılaştırarak bozmaya çalıştı. Bugün geldiğimiz noktada hâlâ aynı mücadele devam ediyor: bir yanda halkı özgürleştirmek isteyenler, diğer yanda onu yeniden bağımlı ve edilgen kılmak isteyenler var.

 

Demokrasiyi kişilere endekslediğinizde oradan size ancak kişisel hükümranlık çıkar. Oysa gerçek demokrasi, halkın kendi gücünü fark etmesiyle, örgütlenmesiyle, talep etmesiyle mümkündür.

Demokrasi, gökten zembille inmez. Sandıktan önce sokakta, kahvede, fabrikada, okulda, yani hayatın her alanında kazanılır.

Makalenin tamamını oku