Yanan ormanlara bakarken Atilla İlhan’ın dizeleri düştü dilime:
“Nasıl böyle varıp geldin, hoş geldin
Çıngı kaymış, yalazlanmış gözlerin…
Ellerinden öperim Mustafa Kemal
Senin dalın, yaprağın biz, senin fidanların…
Biz bunları yapmadık.”
Savunma gibi duruyor bu son mısra.
Belki bir vicdan yıkaması.
Belki kolektif bir kaçış cümlesi.
Evet, ormanlarımızı madenlere peşkeş çeken biz değildik.
Elektrik hatlarını güvenliksizce ağaçların arasından geçirip doğayı ateşe veren biz olmadık.
Piknik yerlerini cam kırıkları ve çöplerle cehenneme çeviren de biz değildik.
Kamu bütçesini lüks makam araçlarına akıtıp yangın söndürme uçaklarını hangarda çürütenler biz değildik.
Ama…
Hepsini izledik.
Sessizce.
El pençe divan, göz ucuyla.
Gözümün önünde damacanayla yangına su taşıyan vatandaş var.
Bir yanında: bir elinde baston, öbür elinde vicdan taşıyan köylü.
Diğer yanında: hac yolculuğuna ütücüsünü götüren Diyanet İşleri Başkanı.
Yolun sonunda ise hâlâ gelmeyen uçaklar…
Her yıl yangın mevsimi geldiğinde göğe bakıyoruz:
“Uçaklar nerede?” diye soruyoruz.
Yanıt yok.
Ama örtülü ödenek var.
Zırhlı araçlar var.
Cam fanuslarda gezen bürokratlar, 50 kişilik koruma ordularıyla dolaşan yöneticiler var.
Bu ülkenin çocukları sınav sorularını çalıyor diye değil,
çalınan sorularla baş edemedikleri için eleniyor.
Bu ülkenin gençleri orman mühendisliği okuyor,
ama mezun olduklarında işe alınmıyor.
Çünkü onların yerini yangın ihalesini kazanan “kuzenin şirketi” alıyor.
“Biz bunları yapmadık.” diyerek arınıyoruz belki.
Ama izledik.
Sustuğumuz yerde suçu paylaştık.
Bir günlük sosyal medya öfkesiyle vicdanımızı akladık.
Ve sonra yine ekran başına döndük.
Bir diziye, bir maça, bir gündelik dedikoduya…
Cumhuriyetin kaynakları yağmalanırken biz neredeydik?
Ağaçlar cayır cayır yanarken hangi AVM’deydik?
Su taşımaktan nasır tutmuş köylü elleriyle,
lüks araçların direksiyonundaki yumuşak eller arasındaki fark bize ne zaman bu kadar görünmez oldu?
Şimdi bir fidan dikeceksek, önce belleğimize dikelim.
Çünkü ilk yangın orada başlıyor.
Aklımızda, vicdanımızda.
Mustafa Kemal’in gözlerinin içine bakacaksak,
önce onun emanetine ne yaptığımızla yüzleşmeliyiz.
“Biz bunları yapmadık” demek yetmez artık.
Çünkü bu ülke sustukça yanıyor.
Ve o yangın, ormanda değil, bizde başlıyor.
The post Damacanayla Sönmeyen Yangın!!! first appeared on Hollanda Haberleri.