Almanya’nın Köln kentinde görülen bir dava, sınır ötesi organize suçların geldiği vahşi boyutu gözler önüne seriyor. Üç Hollandalı sanık, 350 kiloluk uyuşturucu sevkiyatının çalınması sonrası, Alman bir uyuşturucu çetesinin üyelerine işkence yapmakla suçlanıyor. Ancak olayın merkezinde yalnızca bir uyuşturucu çatışması değil, yasa dışı güç mücadelesinin acımasız yüzü bulunuyor.
Haziran 2024’te, yaklaşık 3,5 milyon euro değerinde olduğu tahmin edilen büyük bir esrar partisi, Hollandalı suçlular tarafından Almanya’ya geçirildi. Ancak bu mal, kısa süre sonra yerel kaynaklara sızan bilgiler sayesinde kimliği belirsiz kişilerce çalındı. Olayı “içeriden birinin işi” olarak gören Hollandalı çete üyeleri, sorumluları kendi yöntemleriyle bulmaya karar verdi.
İddialara göre, Dhelmar B., Wesley B. ve Sudnyson B. adlı üç kişi, sahte kimliklerle bazı Alman çete üyelerini bir depoya çağırarak burada onları sandalyelere bağladı. Ardından dövme, boğma ve pala ile saldırma gibi son derece vahşi yöntemlerle bilgi almaya çalıştılar. Kurbanlardan birinin kolu pala ile kesildi.
Bu işkence, tesadüfen salona giren bir yakının durumu fark etmesiyle son buldu. Polis hemen olay yerine intikal etti ve şüpheliler kısa sürede yakalandı. Şu an Almanya’da tutuklu olarak yargılanıyorlar.
Sanıklardan biri olan Dhelmar B.’nin avukatı, müvekkilinin dil bilmemesi ve ailesinden uzak olması nedeniyle cezaevinde psikolojik olarak zorlandığını belirtti. Diğer iki sanık ise ifadelerinde sessiz kalmayı sürdürüyor.
Dava, sadece bir suç dosyası değil; aynı zamanda uluslararası organize suç şebekelerinin ne kadar sistematik ve acımasız bir hale geldiğinin çarpıcı bir örneği olarak kayıtlara geçiyor.