2025 Yılının Hollanda Tarihinin En Güneşli İkinci Yılı Olmasına Çok Az Süre kaldı

1 hafta önce 92

2025 Yılının Hollanda Tarihinin En Güneşli İkinci Yılı Olmasına Çok Az Süre kaldı Hollanda bu yıl şimdiye kadar 2 bin 064 saat güneş ışığı aldı ve geri kalan günler mevsim normallerine uygun geçerse, 2025 ülke tarihinde kaydedilen en güneşli ikinci yıl olarak değerlendirilecek. Uzmanlara göre bu artışta hava kirliliğinin azalması belirleyici rol oynuyor. Meteoroloji platformu Weeronline’ın verilerine göre özellikle şubat ve mart ayları olağanüstü güneşli geçti; bahar mevsimi ise rekor düzeyde güneşli olarak kayıtlara girdi. Ağustos ayında da güneş görülme süresi ortalamanın üzerinde seyretti. Aralık ayının normal geçmesi durumunda yıl toplamı 2 bin 111 saat güneş ışığına ulaşabilir. 2022'nin rekoru geçilmiyor Bu durumda 2025, yalnızca 2022’nin gerisinde kalarak ikinci sıraya yerleşecek. Weeronline meteorologları, 2022 rekorunun bu yıl kırılmasının mümkün görünmediğini belirterek “Bunu geçmek için aralık ayında her gün yaklaşık 6,5 saat güneş almamız gerekir. Kısa kış günleriyle bunun mümkün olması beklenmiyor.” ifadelerini kullandı. Son yıllardaki genel eğilim ise dikkat çekici. En güneşli ilk on yılın dokuzu bu yüzyılda yaşandı. 1981–2010 döneminde ortalama bin 639 saat olan yıllık güneşlenme süresi, 1995–2024 arasındaki ölçümlerde bin 816 saate yükseldi. Daha az kirli, daha kuru hava Meteorologlar, artışın tesadüf olmadığını vurguluyor. Azalan hava kirliliği, sis oluşumunun güçleşmesine ve daha fazla güneşli gün yaşanmasına neden oluyor. Avrupa’da 1980’lerden bu yana devreye giren daha sıkı çevre mevzuatı, havayı belirgin şekilde temizledi. İklim değişikliği de süreci etkileyen bir diğer unsur. Meteorologlara göre, ısınan iklim toprağın daha hızlı kurumasına, buna bağlı olarak da havada daha az nem bulunmasına yol açıyor ve şu ifadeleri kullanıyorlar:  “Nem azaldığında bulut oluşumu da azalıyor. Sonuç olarak daha fazla güneş ışığı alınıyor.” Uzmanlar, güneşli saatlerin artmasının keyifli görünse de kuraklık, tarım üzerindeki baskı ve su yönetimi açısından yeni riskler getirdiğini hatırlatıyor.  
Makalenin tamamını oku