Bir sabah…
19 Mayıs 1919…
Bir subay, Samsun kıyısında yürümeye başladı.
O yürüyüş, yalnızca bir askerin değil; bir halkın yürüyüşüdür. Ve o halk, yüzyıllardır yürümeyi unutmuştu. Kula kul olmuştu. Saraya, işgale, yoksulluğa ve cehalete…
Anadolu perişandı… ama kimse görmüyordu.
Birkaç ay sonra, 3 Eylül 1919’da, Ahmet Haşim yazdı. O büyük şair… Paris görmüş, İstanbul’un narin sokaklarında gezmiş bir kalem, Anadolu’nun sefaletini yazdı bir milletvekiline. Mektup hâlâ duruyor; kelimeleri bugün gibi:
“Anadolu köylüsünü sınıflandırmada karıncalar cinsine ithal etmeli fikrindeyim…”
Köylü, yani milletin özü… bir karınca!
Neşe yok, umut yok, düşünce yok.
Sadece açlık var. Sadece mide.
Haşim devam ediyor:
“Anadolu Türkleri henüz ekmek yapımından bile habersiz…”
İşte orası önemli: Ekmek yapımından habersiz bir halk. Düşünün… Bir milletin kendi karnını bile doyuramadığı bir coğrafyada, kurtuluş savaşına giriyorsunuz. Bu bir askeri mücadele değil sadece; bu bir insanı yeniden var etme savaşı.
Ahmet Haşim’in betimlediği hayat: Kağnılarla çekilen canavar yükleri… yoğurt bile “pislik mahsulü”… mide gazlarıyla sabaha uyanan insanlar… Ve tüm bunların içinde yürüyen biri var: Mustafa Kemal.
Soru şu: Mustafa Kemal neden yürüdü?
Cevap basit değil.
Saltanat gitmiş gitmemiş umurunda değildi. Tahtı devirmek için değil, halkı ayağa kaldırmak için yürüdü. Çünkü biliyordu:
Vatan, topraktır; ama millet, insandır.
Toprak silahla alınır; insan, akılla, emekle, inkılapla kazanılır.
Köylüye imeceyi öğretti. Toprağı bilimle tanıştırdı. Kadını erkeğin yanına getirdi. Okuma yazma seferberliği başlattı. Bütün bunlar, bir halkın yalnızca bağımsızlığına değil, insan onuruna kavuşması içindi.
Ve şunu unutmayın: Cumhuriyet, sadece bir rejim değildir; bir bilinç devrimidir.
Bugün 19 Mayıs’ı kutlarken, bayrak sallamak yetmez. Yürüyüşe nereden başlandığını hatırlamak gerekir. Samsun kıyılarından mı?
Hayır…
Samsun’dan önce, millete adanmış fedailerin ruhunda başlar o yürüyüş.
Unutma sevgili okur:
Mustafa Kemal, Samsun’a çıkarken yalnızca vatanı değil, Anadolu insanını da kurtardı.
Ve insanı kurtarmak… Toprağı kurtarmaktan daha zordur.